Vaktiyle Belh pâdişahının huzûruna bir hanım gelip, “Ben seyyideyim, biraz yardım isteyecektim” dedi.
Pâdişah sordu:
“Seyyide olduğuna delîlin var mı?”
“Yok efendim.”
“Öyleyse yardım da yok!”
Kadıncağız üzgün olarak ayrıldı.
Zengin bir Mecûsî’ye açtı derdini.
Mecûsî;
“Hayhay, mâdemki, Peygamber evlâdısın, fedâ olsun!” dedi
Bir ev verdi ona.
Bol da yiyecek.
O gece Belh pâdişahı rüyâsında cennet köşklerini ve Peygamber Efendimizi görüp sordu:
“Bu köşkler kimin yâ Resûlallah?”
“Müminlerin.”
“Ben de müminim yâ Resûlallah, benim köşküm hangisi?”
“Mümin olduğuna delîlin var mı?”
O anda uyandı.
Hâdiseyi öğrenip doğruca o Mecûsî’ye gitti ve; “Olanları anlatır mısın?” dedi.
O da şöyle anlattı:
Dün, seyyide bir hanım bana gelip yardım istedi. Her ihtiyâcını verdim.
O anda kalbim değişti.
Ve Müslüman oldum.
Bu gece rüyâda cennet köşklerini ve Resûlullah’ı görüp sordum ki:
“Yâ Resûlallah! Bu köşkler kimlerin?”
“Müslümanların” buyurdular.
“Ben de Müslüman oldum, dedim.
Pâdişah atıldı hemen:
“Vesîka sordular mı?”
“Hayır, ‘Sana vesîkaya gerek yok. Şu köşk de senin!’ buyurdular.”
Belh pâdişahı anlamıştı hatâsını.
Ama iş işten geçmişti artık…