ŞEYH MUHAMMED

Kerâmet sahibi olan evliyânın büyüklerinden. İsmi Muhammed olup, Acı Çorba denmekle tanınıp meşhûr olmuştur. Kaynaklarda doğum ve vefât târihleri bulunamayan Şeyh Muhammed hazretlerinin, onuncu asrın ikinci yarısında vefât ettiği bilinmektedir.

Evliyânın meşhûrlarından Akşemseddîn’in oğlu olan Fadlullah Efendi’nin hizmet ve sohbetlerinde yetişip kemâle gelen Şeyh Muhammed ( radıyallahü anh ) zâhirî ve bâtınî ilimlerde derin âlim ve veliyyi kâmil bir zât oldu. İlim tahsilini tamamlayıp kemâle geldikten ve tasavvufta yüksek derece ve olgunluklara kavuştuktan sonra, kendisini ibâdet ve tâata verdi.

Diğer büyük evliyâ zâtlar gibi, bu da, insanlara bulunduktan dünyalık mevkiler ve sahip oldukları servetlere göre kıymet verilmesini kat’iyyen hoş karşılamaz ve böyle yapılmasından şiddetle nefret ederdi. Yanına gelen kimseler arasında, zengin, fakir, yüksek ve aşağı şeklinde bir ayırım yapmaz, kıymet ve üstünlüğün İslâmiyete uymak nisbetinde olduğunu bildirirdi. Dînimizin emirlerine son derece bağlı, Allahü teâlâyı unutmayan dağdaki bir çobanın, Allahü teâlâdan gâfil olan bir sultandan binlerce kat daha kıymetli olduğunu bildirirdi.

İstidâd sahibi birisi kendisine gelse, ona mutlaka alâka gösterir, ilim ve edeb öğrenmesinde ona fâideli olurdu. Talebeler onun sohbetleri bereketi ile öyle yüksek derecelere kavuşurlardı ki, başkaları uzun seneler mücâhede edip uğraşmakla o dereceleri elde edemezlerdi.

Ekseri gecelerde meclisinde hazır bulunanlar ile birlikte, başka birşey düşünmeyip, sırf Allahü teâlâyı zikretmekle meşgûl olurlardı. Onların bu hâlini görenler, bulundukları yerden nûr yayıldığını ve bu nûrun gök yüzüne doğru yükseldiğini görürlerdi. Nice insanlar, Şeyh Muhammed’e bir müddet hizmet etmekle, yüksek derece ve makamlara kavuşmuşlardı.

Rivâyet edilir ki, bir defasında, Şeyh Muhammed hazretleri talebelerine şöyle tenbîhde bulundu: “Yakın zamanda bana bir hâl olur. Hareketsiz olarak kalırım. O hâlim ile karşılaştığınızda, üç gün beklersiniz, üç günden sonra vücûdumda bir kabarma ve şişme görürseniz, o zaman vefât etmiş olduğumu anlarsınız ve beni defnedersiniz.”

Şeyh Muhammed’in bu sözü söylediği sırada, orada bulunan ve onun talebelerinden olan bir zât şöyle anlattı: “Ârif-i billâh olan o büyük zât, yukarıdaki sözü söyledikten bir zaman sonra, kendisinde bildirdiği gibi bir hâl oldu. Hakîkaten hiçbir hayat emaresi ve hareket görülmeden, üç gün o hâlde durdu. Üç gün geçtikten sonra, vücûdunda şişme eserleri görülmeye başlayınca, vefât etmiş olduğunu anladık. Yıkayıp kefenledikten sonra defnettik.

Menkıbe ve kerâmetleri sayılamıyacak kadar çoktur.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Şakâyık-ı Nu’mâniyye tercümesi (Mecdî Efendi) sh. 425


ŞEYH MUHAMMED

Kategori içindeki yazılar: HİCRÎ 10.ASIR ÂLİMLERİ