Buhâra’da yetişen evliyânın en büyüklerinden Seyyid Emîr Külâl hazretleri, bir gün yakınlarıyla sohbet ediyordu.
Bir ara onlara;
“Kardeşlerim! Yaptığınız her işten hesâba çekileceğinizi unutmayın” buyurdu.
Sözüne devamla;
“Konuşurken, gülerken bir şey yer ve içerken ‘bu yaptığım dîne uygun mu?’ diye düşünüp öyle yapın. Yaptığınız o şey eğer günahsa, âhirette cevâbını veremezsiniz” buyurdu.
Ve ekledi:
“Her işinizi Allah için yapın, yoksa o ameli göremezsiniz defterinizde.”
Bunları söyledi.
Hücresine çekildi.
Ve üç gün müddetle çıkmadı odasından.
Daha sonra çıktı.
Ve şöyle anlattı:
“Bu üç gün içinde, benim ve beni sevenlerin hâli âhirette ne olur?” diye düşündüm kendi kendime.
Tefekkür ettim.
Ve bir ses duydum.
Gâipten geliyordu.
(Ey Emîr Külâl! Sana ve seni sevenlere o gün zevâl ve üzüntü olmaz, hattâ mutfağınızdan uçan bir sineğin konduğu kimseler bile senin hürmetine affolundular) diyordu.”
Talebeler çok sevindiler…
Büyük velî konuşmadı bundan sonra.
Kelime-i şehâdeti söyledi, vefât etti…
Bir perşembe gecesiydi.
Ve fecir vaktiydi…