Bağdat’ta yaşıyan Abdurrahman Tafzuncî hazretlerinin vefâtı yaklaştığı zaman oğlu, kendisine vasiyette bulunmasını istedi.
O da “Peki” dedi.
Ve ona hitâben;
“Ey oğlum! Sana vasiyetim şudur ki; Şeyh Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerine karşı her zaman saygı ve hürmetini muhâfaza edip emirleri üzere hareket edesin ve hizmetinden aslâ ayrılmayasın” dedi.
Bunları söyledi.
Sonra vefât etti.
Babası vefât edince; oğlu, Şeyh Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin yanına geldi. Şeyh hazretleri, ona ikrâmda bulundu.
Ona “hırkasını” giydirdi.
Öz kızıyla evlendirdi.
Artık o, hep âlimlere mahsus olan bu “hırkayı” giyerdi.
● ● ●
Bir gün sevdiklerine;
“Kardeşlerim! Bir namazı vaktinde bile bile kılmayan; yâni bir namazın vakti geçerken o namazı kılmadığı için hiç üzülmeyen, dînden çıkar veyâhut ölürken îmânsız gider!” buyurdu.
Dinleyenler;
“Îmânsız mı gider efendim?” dediklerinde;
“Evet, bir vakit namazı geçirenin hâli böyle olursa, ya namazı hâtırına bile getirmeyen kimseler ve namazı vazîfe tanımayanlar ne olur? Namaza önem vermeyenin dînden çıkacağını, dört mezhebin bütün âlimleri söz birliği ile bildirmişlerdir” buyurdu.
Abdüllatif Uyan