“Her asırda, her zamanda yaşayan insanların en iyilerinden, seçilmişlerinden dünyaya getirildim.”
Sual: Peygamber efendimiz, nesep, soy itibarıyla da, diğer insanlardan üstün olarak mı yaratılmıştı?
Cevap: Peygamber efendimizin ve bütün Peygamberlerin babalarının ve analarının hiçbiri kâfir, aşağı kimseler değildi. Bununla ilgili Buhârîdeki bir hadis-i şerifte, Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Her asırda, her zamanda yaşayan insanların en iyilerinden, seçilmişlerinden dünyaya getirildim.) Müslimdeki hadis-i şerifte;
(Allahü teâlâ, İsmail aleyhisselam evladından, Kinâne ismindeki kimseyi ve onun sülalesinden, Kureyş ismindeki zatı beğendi, seçti. Kureyş evladından da, Hâşimoğullarını sevdi. Onlardan da, beni süzüp seçti) buyuruldu.
İmâm-ı Tirmizînin bildirdiği hadis-i şerifte;
(Allahü teâlâ, insanları yarattı. Beni insanların en iyi kısmından vücuda getirdi. Sonra, bu kısımlarından en iyisini Arabistan’da yetiştirdi. Beni bunlardan vücuda getirdi. Sonra evlerden, ailelerden en iyilerini seçip, beni bunlardan meydana getirdi. O hâlde, benim ruhum ve cesedim, mahlukların en iyisidir. Benim silsilem, ecdadım en iyi insanlardır) buyurulmuştur.
Abdullah bin Abbâs hazretlerinin bildirdiği hadis-i şerifte;
(Benim dedelerimin hiçbiri zina yapmadı. Allahü teâlâ, beni, iyi babalardan, temiz analardan getirdi. Dedelerimden birinin iki oğlu olsaydı, ben bunların en hayırlısında, en iyisinde bulunurdum) buyuruldu.
Âdem aleyhisselam, vefat edeceği zaman, oğlu Şit aleyhisselama dedi ki:
“Yavrum! Bu alnında parlayan nur, son Peygamber olan Muhammed aleyhisselamın nurudur. Bu nuru, mümin, temiz ve afîf hanımlara teslim et ve oğluna da böyle vasiyet et!”
Muhammed aleyhisselama gelinceye kadar, bütün babalar, oğullarına böyle vasıyet etti. Hepsi, bu vasıyeti yerine getirip, en asil kız ile evlendi. Nur, temiz alınlardan, temiz kadınlardan geçerek, sahibine yetişti. Kısas-ı enbiyâda diyor ki:
“Resulullah efendimizin dedelerinden birinin iki oğlu olsa, yahut bir kabile iki kola ayrılsa, Peygamber efendimizin soyu, en şerefli ve hayırlı olan tarafta bulunurdu. Her asırda, onun dedesi olan zat, yüzündeki nurdan belli olurdu. İsmail aleyhisselamın alnında da bu nur vardı. Bu nur, Âdem aleyhisselamdan beri, evlattan evlada geçerek, asıl sahibi olan Resulullah efendimize gelmiştir.”