Bağdat evliyâsından Alî bin Muvaffak hazretlerine, bir gün “felçli” ve “kötürüm” bir kimseyi getirip “Efendim, bir duâ edin de şifâ bulsun” diye ricâ ettiler.
On senedir felçliydi.
Arabayla getirmişlerdi.
Mübârek zât elini kaldırdı.
Ve hastanın omuzuna koyup “Kalk, niçin arabada oturuyorsun?” buyurdu.
Adam şaka sandı bu sözü.
Lâkin ciddiydi mübârek.
Elinden tutup;
“Haydi, kalksana!” dedi bir daha.
Adam fırlayıp kalktı ayağa.
Kendi de şaşırmıştı.
Yanındakiler de.
Turp gibi olmuştu.
Yürüyerek döndü evine…
● ● ●
Bir gün de sevdiklerine;
“Ölüm acısı çok şiddetlidir” buyurdu.
“Nasıl meselâ efendim?” dediklerinde
“Sanki bir diken dalını bir kişinin içine koymuşlar, kuvvetli bir kimse onu çekiyor. Kestiğini kesiyor, kalan kalıyor gibi olur” buyurdu.
● ● ●
Bir gün de sevdikleri;
“Efendim, dertlerden, sıkıntılardan kurtulamıyoruz, bize ne tavsiye edersiniz?” dediler.
Büyük zât cevâben;
“Duâ eder, yalvarırsanız hiç gam kalmaz. Duâ etmemek, kederlerin en büyüğüdür. Allahü teâlâ, duâ edenleri sever. Ayrıca dertleri, belâları, nîmet bilmelidir” buyurdu.