Kazvin’de doğan Alî bin Ömer Harbî hazretleri zamânında bir kimse vardı ki, zâhid olup, “dervişâne” elbiseler giyerdi.
Bu kişi, Alî bin Ömer Harbî hazretlerinin, nefis “yemekler” yiyip, kıymetli “elbiseler” giydiğini işitti birinden.
Aklı yatmadı bu işe.
Bu, ters geldi ona.
Kendi kendine “Bu nasıl Allah adamı ki, güzel yemekler yiyip, kıymetli elbise giyiyor? Zühd sâhibi olan böyle yapar mı?” diye düşündü.
Bu fikirle gitti.
Ve oturdu sohbete.
Sohbet esnâsında büyük velî ona doğru döndü ve;
“Sübhânallah! Bir şey günah değilse, hiç kerîh görülür mü? Güzel yiyip güzel giymenin, zühdle ne ilgisi var? Bilâkis mümine, güzel şeyler yakışır” buyurdu.
● ● ●
Biri de şöyle anlatıyor:
Bir gün çok acıkmıştım.
Yiyecek bulmak için dışarı çıktım.
Ancak param yoktu.
“Belki birileri para düşürmüştür” diye düşünerek, yollara dikkatlice baka baka gidiyordum ki, Alî bin Ömer Harbî’ye rastladım.
O zât beni gördü.
Bana doğru geldi.
İyice yaklaştı.
Ve kulağıma eğilip; “Sâhibi bilinmeyen parayı kullanmak câiz olmaz” dedi.
Ve bir kese verip;
“Al, bunları harca” buyurdu.
O paraları uzun zaman kullandım.
Kullandıkça artıyordu…
Abdüllatif Uyan