Fıkıh, usûl-i fıkıh, kelâm, hadîs ve edebiyat âlimi. İsmi, Muhammed bin Abdüllatîf bin Yahyâ bin Ali bin Temmâm bin Yûsuf el-Ensârî es-Sübkî’dir. Künyesi Ebü’l-Feth olup, lakabı Takıyyüddîn’dir. 705 (m. 1305) senesinde Mısır’ın bir mahallesinde doğdu. 744 (m. 1344) senesinde Mısır’da vefât etti. Kasyûn eteklerinde bulunan kabristana defn edildi.
Muhammed Sübkî, daha küçük yaşta iken hadîs ilmini öğrenmeye başladı. Ahmed bin Ebî Tâlib bin Şihne, Ahmed bin Muhammed el-Abbâsî, Hasen bin Ömer el-Kürdî, Ali bin Ömer el-Irâkî, Yûsuf bin Ömer el-Hutenî, Yûnus bin İbrâhim ed-Debâbîsî ve daha birçok âlimden ilim öğrendi. Babası onu, Ebû Hasen Ali bin Îsâ el-Kayyım, Ali bin Muhammed el-Mukrî, Ahmed bin İbrâhim el-Makdîsî ve Yûsuf bin Muzaffer el-Kerkebük gibi âlimlere de götürüp, bu âlimlerden de istifâde etmesini sağladı. Büyük hadîs âlimi Ebû Muhammed ed-Dimyâtî’den icâzet aldı. Dedesi Sadruddîn Sübkî ve büyük âlim Takıyyüddîn Ali Sübkî’den fıkıh ilmini öğrendi. Takıyyüddîn Ali Sübkî’den çok istifâde etti. Nahiv ilmini, meşhûr âlim Ebû Hayyân’dan öğrendi. Onun yanında ayrıca kırâat ilmini de öğrendi.
Muhammed Sübkî birçok hadîs-i şerîf rivâyet etti ve kendi hattı ile yazdı. Hadîs-i şerîfleri doğru olarak okur ve naklederdi. Resûl-i ekremin ( aleyhisselâm ) hadîs-i şerîflerindeki murâd ve maksûd olan ma’nâyı da beyân ederdi. Bu husûsta zamanının en büyük âlimlerinden idi.
Takıyyüddîn Ali Sübkî, onu çok sever, dindarlığını, vera’ını (şüphelilerden kaçınmasını) ilimdeki yüksekliğini çok takdîr ederdi. Muhammed Sübkî, Kâhire’de Seyfiyye Medresesi’nde müderrislik yaptı. Buradan Şam’a gitti. Takıyyüddîn Ali Sübkî’den sonra onun yerine kadılık vazîfesine ta’yin edildi. Aynı zamanda Rükniyye Medresesi’nde müderrislik yaptı. Zehebî de, “El-Mu’cem-ül-muhtâr” adlı eserinde, Muhammed Sübkî’nin ilmini ve dînimizin emir ve yasaklarına uymadaki gayretini övdü.
Muhammed Sübkî, şu hadîs-i şerîfi râvîleriyle birlikte kitabında nakleder Safvân bin Assal el-Murâdî ( radıyallahü anh ) rivâyet eder: Bir zât, Peygamberimize ( aleyhisselâm ); “Yâ Resûlallah! Bir kişi, bir topluluğu sevse, fakat onlara kavuşamazsa, bu kişi hakkında ne buyurursunuz?” diye sordu. Peygamber efendimiz ( aleyhisselâm ); “O, sevdikleri ile beraberdir” buyurdu.
Muhammed Sübkî’nin şiirlerinden birisinin tercümesi şöyledir: “Kardeşim! Şu nasihatimi iyi dinle. Hayatta olduğun müddetçe, ne bir arkadaşını, ne bir yakınını, ne de tanımadığın kimseyi kendinden uzaklaştırma. Kimsenin hatâlarını araştırma. Arkadaşını, her hatâsından dolayı ayıplama, yoksa arkadaşlarını kaybedersin, insanlara, huylarına göre muâmele et. İnsanlarla, onlara uyum göstermek sûretiyle arkadaşlık et. Onlara devamlı i’tirâz edici olma. Eğer birisi senden bir şey isterse, ona yüzünü ekşitme. Senin böyle yapman, onun için öldürücü zehirdir.”
Muhammed Sübkî’nin “Târihun li havadisi zemânihi” adlı bir eseri ve muhtelif nazım ve nesirleri vardır.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Mu’cem-ül-müellifîn cild-10, sh. 192
2) Ed-Dürer-ül-kâmine cild-4, sh. 25
3) Şezerât-üz-zeheb cild-6, sh. 141
4) Hüsn-ül-muhâdara cild-1, sh. 426
5) Tabakât-üş-Şâfiiyye (Sübkî) cild-9, sh. 167
6) Tabakât-üş-Şâfiiyye (Esnevî) cild-2, sh. 74
7) Brockelmann Sup-2 sh. 26
MUHAMMED SÜBKÎ