Buhâra’da yetişen evliyânın en büyüklerinden Seyyid Emîr Külâl (Gilâl) hazretlerinin kabr-i şerîfi, Buhâra’nın Sühari beldesindedir.
Timur Hân’ın babası, Emîr Toragay Hân olup sâlih bir Müslümandı.
Oğlu Timur’u çok iyi yetiştirmişti.
Vefât edince yerine Timur geçti.
O da babası gibi velîleri çok severdi.
Bir gün hocasıyla birlikte Seyyid Emîr Külâl hazretlerini ziyâretine gittiler.
Yolda, koyun götüren birine rastlayıp onu da aldılar yanlarına.
Meğer o da o zâta gidiyor, hediye olarak koyun götürüyormuş.
Nihâyet köye vâsıl oldular.
Ama o zâtın evini bilmiyorlardı.
O ara yanlarına nûrlu bir zât geldi.
Onları alıp götürdü dergâha.
O zât Seyyid Emîr Külâlmiş meğer.
Onlar bunu öğrenince;
“Affedin efendim, sizi tanımadık” dediler.
Onlara sevgiyle bakıp;
“Garip bir Allah dostunu ziyârete çıkanlara, Allah yardım eder” buyurdu.
Oturup sohbet ettiler.
Hediye getirilen “koyun” kapıda dururken kaçıp gitmiş o arada…
Sâhibi, onu yakalamak için gidiyordu ki, büyük velî;
“Dur, gitme!” buyurdu.
Adam sordu:
“Neden efendim?
“O kendi gelir” dedi.
Cemaatle namaz kıldılar.
Namazdan sonra sohbet oldu.
Adam koyunu merak ediyordu ki, hayvan az sonra gelip kapı önüne yatıverdi âniden.
Mübârek onu görünce;
“Hakk’a tâbi olana, hayvanlar da tâbi olur. Kim Allah’a yönelirse onun işi böyle rast gider” buyurdu.