Kurban edilen, İsmail aleyhisselamdı

Kur’ân-ı kerim, kurban edilenin İsmail aleyhisselam olduğunu açıkça göstermektedir. 

 

 

 

Sual: Bazı kimseler, kurban edilmek istenen İshak aleyhisselamdı diyorlar. Böyle bir şeyin aslı var mıdır?

 

Cevap: Kurban edilmek istenenin hazret-i İshak olduğu, Yahudilerin ellerinde bulunan uydurma Tevrat’ta bildirilmektedir. Hâlbuki, eldeki Tevratların bozuk, uydurma olduğunu Kur’ân-ı kerim haber vermektedir. Kur’ân-ı kerim, kurbanlığın İsmail aleyhisselam olduğunu gösteriyor. Sâffât suresinin yüzüncü ve sonraki âyetlerinde mealen;

 

(Ya Rabbi! Bana iyilerden bir oğul ver. Biz de, Ona halim, çok uysal bir oğlan müjdeledik. Çocuk, İbrahim aleyhisselam ile yürüyecek çağa gelince, İbrahim; “Ey oğulcuğum! Rüyada, seni boğazladığımı görüyorum. Bir bak, ne dersin?” dedi. Babacığım, sana emredilen ne ise, onu yap! İnşaallah beni sabredicilerden bulursun, dedi. İkisi de, Allahın emrine teslim olunca, İbrahim, oğlunu alın üzeri yere yatırdı. Bıçak çocuğu kesmedi. Ey İbrahim! Rüyaya sadık oldun. İyi hareket edenleri biz böyle mükafatlandırırız, dedik. Bu iş, açık bir imtihan idi. Oğlunun yerine, kesilmek üzere büyük bir koç verdik. Bundan sonra, Ona iyilerden İshak’ı Peygamber olarak müjdeledik. Ona ve İshak’a bereket verdik. Onların soylarından iyi olanlar da, nefsine zulmedenler de vardır) buyuruldu.

 

Bu âyet-i kerimeler, kurban edilenin İsmail aleyhisselam olduğunu açıkça göstermektedir. Çünkü, İbrahim aleyhisselam, Rabbim bana emrettiği yere giderim diyerek hicret edince, önce İsmail aleyhisselam sonra İshak aleyhisselam ihsan edildi.

 

Mir’ât-i Mekke kitabında deniyor ki:

 

“Ömer bin Abdülaziz hazretleri zamanında Yahudi hahamlarından biri Müslüman oldu. Halife buna;

 

-Kurban olunacak, İsmail mi, yoksa İshak mı idi? dedi.

 

-Ya Halife, Yahudiler, hazret-i İsmail’in kurban olunduğunu bilirler. Fakat İsmail aleyhisselam, Muhammed aleyhisselamın ceddi olduğu için, kendi cedleri olan İshak aleyhisselamın kurban olduğunu söylüyorlar, dedi.”

 

İbni Âbidîn hazretleri buyuruyor ki:

 

“Müslümanların lüzumu olmayan din bilgilerini konuşmaları uygun değildir. İsmail mi daha üstündür, İshak mı üstündür? Kurban edilen hangisidir? Hazret-i Aişe mi dahâ üstündür, yoksa hazret-i Fâtıma mı, sormamalıdır. Bunları öğrenmek lazım değildir. Allahü teâlâ bu gibi şeyleri öğrenmeyi emretmedi.”


Kategori içindeki yazılar: Osman Ünlü