Kanunî Sultan Süleymân devri âlim ve velîlerinden. Aslen Kütahya’ya yakın bir kasabadandır. Halk arasında Kalburcu Şeyhi adıyla meşhûr olmuştur. Mihmandar ve Çavdarlı adı ile de bilinirdi. Kaynaklarda doğum târihi bildirilmemektedir. 978 (m. 1570) senesinde vefât etti.
Önce kendi memleketinin âlimlerinden ilim tahsil etti. Daha sonra Şeyh Sinân Karamânî’nin hizmetinde bulundu. Abdüllatîf Efendi’nin sohbetlerinden çok istifâde etti. Ma’nevî hâllere ve makamlara kavuştu.
Şöyle bir hâdise anlatılır Henüz talebe iken, arkadaşlarıyla derse gidip gelirlerdi. Yine birgün derse gittiklerinde, iki arkadaşıyle beraber her biri, gönüllerinden geçenlerin hâsıl olması için hocalarından duâ istediler. Hocaları bu talebelerini kırmadı. Onlar için duâ etti. Hocalarının duâsı bereketiyle, o talebelerden biri Pâdişâh’ın ordusunda komutan, biri de ilim ehli âlim bir kimse oldu. Ahmed Dede ise, hazret-i İbrâhim gibi çok mâl ve mülke kavuştu, zengin oldu. Ahmed Dede, daha sonra İstanbul’a geldi. Burada büyük zâtlardan olan Kütahyalı Merkez Efendi’nin yanında hizmet etti. Merkez Efendi’nin yanında İslâmiyetin güzel ahlâkını ve Peygamber efendimizin ( aleyhisselâm ) yolunu öğretmek için izin aldı. Yine büyük zâtlardan Kastamonulu Şa’bân Efendi’nin de iltifâtlarına kavuştu.
İstanbul’dan ayrılıp memleketine geldi. Burada yaptırdığı zaviyesinde ikâmet eder, insanlara dünyâ ve âhıret saadetinin yollarını öğretirdi. Hocasının duâsı bereketiyle çok mal ve mülke kavuştuğundan, herkese çok fazla ikramlarda bulunurdu. Gece-gündüz, gelene geçene yemek yedirir, açları doyururdu. Zaviyesinde sofra hiç eksik olmazdı. Çok kerâmetleri görüldü, ömrü boyunca hiç kimseden hediye, maaş ve sadaka gibi şeyleri kabûl etmedi. Çiftçilikle geçinirdi. Tarlalarından elde ettiği ürünlerden, misâfirlerine yedirmek ve ihtiyâç sahiblerine vermek için bir miktar ayırmak âdeti idi. Hattâ hayvanlar ve kuşlar için bile yiyecek ve buğday ayırırdı.
Tarlaya ektiği buğday ve çavdarlar, normal tohumdan olmasına rağmen, çok güzel ve benzersiz olurdu. Bu sebeple Ahmed Dede’ye halk arasında Çavdar Şeyhi de derlerdi. Tarlalardan elde ettikleri buğdayı bir anbara koyarlar, kapısını kapatırlardı. Buğdayı anbarın altındaki oluktan alırlardı. Anbarın tamamen boşaldığı hiç görülmedi. Bu sayede hiçbir zaman zâhire sıkıntısı çekilmezdi. Ahmed Dede’ye civar köy ve kasabalardan çok misâfirler gelirdi. Misâfirlere ayrılırken birer çörek verir, onlar da bunu yol azığı yaparlardı. Her zaman; “Bu ni’metlerin hepsi, Ahmed Dede’nin hocası Abdüllatîf Efendi’nin duâsı bereketi iledir” diye Allahü teâlâya şükrederlerdi.
Sultan İkinci Selîm şehzâde iken Ahmed Dede’yi ziyâret etmiş ve zaviyesi yakınında bir mescid yaptırmıştır.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Şakâyık-ı Nu’mâniyye zeyli (Atâî) sh. 203
KALBURCU ŞEYHİ (Ahmed Dede)