İmân et ki, kurtulasın!

Belh şehrinde yaşayan büyük velî Şakîk-i Belhî hazretleri, önceleri gençlerin reîsiydi…

 

Bir gün bir tapınağa girdi…

 

Burası Mecûsîlere âitti.

 

İçeride ateşe tapınan bir genç gördü.

 

Yanına yaklaşıp;

 

“Buna niçin tapıyorsun? Allah’a îmân et ki, cehennemde yanmaktan kurtulasın!” dedi

 

Genç, ayağa kalktı.

 

Ve ona bir “tokat” attı!

 

Hazret-i Şakîk üzüldü!

 

Çok ağlayıp tövbe etti!

 

Ve aynı gün çıktı Belh’ten.

 

Yıllar sonra, büyük bir “âlim” ve “velî” olarak geri döndü. O tapınağa geldi yine. İçeride yaşlı biri vardı.

 

Ateşe tapınıyordu.

 

Yanına yaklaştı.

 

Ve ona dedi ki:

 

“Allah’a îmân et ki, cehennemde yanmaktan kurtulasın.”

 

İhtiyar itiraz etmedi.

 

“Peki, olur” dedi.

 

Ve “şehâdeti” getirdi.

 

Müslüman oldu…

 

Hazret-i Şakîk sordu:

 

“Yıllar önce burada bir genç vardı. O yaşıyor mu acabâ?”

 

“Evet yaşıyor” dedi.

 

Ve tanıttı kendisini:

 

“İşte o genç, benim.”

 

Hazret-i Şakîk şaşırdı!

 

“Sen misin?.. Nasıl olur, o zaman da Müslüman olmanı teklîf etmiştim, ama îmân etmemiştin, şimdiyse îman ettin, acabâ sebep nedir?”

 

İhtiyar, cevâben;

 

“O zamanki sözün bana hiç tesir etmemişti. Ama şimdi, kalbime işledi” dedi.




Kategori içindeki yazılar: Abdüllatif Uyan