Evliyânın büyüklerinden Muhyiddîn-i Arabî hazretlerinin sohbetine, bir gün inkârcı bir felsefeci gelmişti.
Bu adam, peygamberlerin mucizelerini inkâr ediyor, filozof olduğu için her şeyi felsefeyle çözmeye kalkışıyordu.
Soğuk bir kış günüydü.
Ortada, mangal vardı.
İçi, kor ateşle doluydu.
Filozof söze başlayıp;
“Avâmdan bâzı insanlar, İbrâhim aleyhisselâmın ateşe atıldığını, fakat yanmadığını söylerler. Bu mümkün mü? Zîra ateş her şeyi yakar. Çünkü yakma özelliği vardır” dedi.
Muhyiddîn-i Arabî;
“Allahü teâlâ Enbiyâ sûresinin 69. âyet-i kerîmesinde meâlen; (Biz ateşe, İbrâhîm’e serin ve selâmet ol dedik) buyurmaktadır” dedi.
Sonra mangalı aldı.
Onun eteğine boşalttı.
Eliyle de karıştırdı.
Bu hâli gören filozof donup kaldı.
Şaşkın vaziyette olanları seyrederken mübârek zât eteğindeki kor ateşleri eliyle avuç avuç alıp tekrar mangala doldurdu!
Sonra ona;
“Sen de elini sok!” dedi.
Filozof elini uzattı.
Ve hızla geri çekti.
Az daha eli yanıyordu.
Kafası allak bullak oldu.
Ne diyeceğini, ne söyleyeceğini bilemedi.
Muhyiddîn-i Arabî;
“Ateşin yakıp yakmaması, Allahü teâlânın dilemesiyledir” buyurdu.
Filozof insafa geldi.
“Kelime-i şehâdeti” söyledi.
Ve Müslüman oldu.