Türkistân’ın en büyük velîlerinden Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri, bir sohbetinde “Kardeşlerim! Müslüman; Allah’tan başka her şeyden yüz çevirip Rabbinin rızâsını düşünmeli ve gönül ehli bir İslâm âlimi bulup onun rehberliğinde bozuk hâllerini düzeltmelidir” buyurdu.
Ve şunu anlattı:
Bâyezid-i Bistâmî hazretleri bir sabah derse başlıyacaktı ki, bir durgunluk geldi kendisine.
Bir huzursuzluk.
Konuşmuyordu.
Bir türlü toparlıyamıyordu zihnini.
Sebebini tahmin etti…
Ve talebesine;
“Bugün içimizde bir yabancı var. O her kimse, meclisimizi terk etsin!’ buyurdu.
Talebeler şaşırdı.
Etrâfa bakınıp yabancı bir kimseyi göremediler içeride.
Geri geldiler.
Ve hocalarına;
“Aramızda yabancı bir kimse yoktur efendim” dediler.
Buyurdu ki:
“Öyleyse bakın bakalım, yabancı birine âit herhangi bir eşya var mı buralarda?”
Gençler her yeri aradılar. Nihâyet yabancı bir âsâ/baston gördüler bir köşede.
Gelip haber verdiler…
Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri; o âsâyı, bastonu çıkartıp dersine başlayabildi nihâyet.
Meğer onun sâhibinin zulmeti varmış içeride.