Yemen’de yetişen âlimlerin büyüklerinden. İsmi, İsmâil bin Ebî Bekr bin Abdullah bin İbrâhim olup, İbn-i Mukrî diye meşhûrdur. Lakabı Şerefüddîn, künyesi Ebû Muhammed’dir. 754 (m. 1353) senesi Cemâzil-evvel ayının ortasında, Yemen’de Ebyât-ı Hüseyn denilen yerde doğdu. Aslen deniz sahilindeki Serce şehrindendir. 837 (m. 1434) senesinde Zebîd şehrinde vefât etti.
Doğum yeri olan Ebyât-ı Hüseyn’de büyüdü. Buradan Zebîd şehrine gitti. Burada büyük âlim Cemâleddîn Reymî ve daha başka âlimlerden fıkıh ve diğer ilimleri öğrendi. Muhammed bin Zekeriyyâ ve Abdüllatîf Şercî gibi zamanın âlimlerinden Arab dili ve edebiyatı ile ilgili ilimleri öğrendi. Fıkıh, Arab dili ve edebiyatı ile diğer ilimlerde büyük âlim oldu. Şiir söylemekte de çok usta idi. Akranlarından daha ileri bir mertebeye yükseldi. Adı her tarafta duyuldu. Yemen Melikleri (sultanları) ona hürmet gösterirdi. Devlet ileri gelenleri ve halk tarafından çok sevilirdi. Sultan Eşref, Ta’iz’deki Mücâhidiyye ve daha sonra Zebîd’deki Nizâmiyye Medresesi’nin müderrisliğine İbn-i Mukrî’yi ta’yin etti. Buralarda çok talebe yetiştirdi. Şöhreti diğer İslâm beldelerine kadar yayıldı. Mısır’a sefir (elçi) olarak vazîfelendirildi. Bu zamanda Kâdı’l-kudât makamında, meşhûr âlim Mecdüddîn Şîrâzî bulunuyordu. Bu zât bir kitap yazdı ve zamanın sultânı Eşrefe gönderdi. Bu kitabın her satırı elif ile başlıyordu. Bu kitap, sultânın çok hoşuna gitti, İbn-i Mukrî de, “Unvânü şeref” adında bir kitap yazdı. Daha önce buna benzer bir kitap yazılmamıştı. Bu kitabın her yerinde fıkıh ilminden bahsolunuyordu. Bu kitap, Sultan Eşref zamanında tamamlanamadı. Yazma işi bittiğinde, İbn-i Mukrî, kitabını Eşref’in oğlu Nasır’a takdim etti. O kadar güzel bir kitap olmuştu ki, başta Sultan Nasır olmak üzere, o beldenin ve diğer beldelerin âlimleri tarafından çok takdîr edildi. Bu kitabında; târih, arûz ve nazım şekillerinden ve kâfiye çeşitlerinden de bahsolunmaktadır.
İbn-i Hacer Askalânî, “İnbâ”sında şöyle der: “Ben, 800 (m. 1397) ve 806 (m. 1403) senelerinde onunla buluştum. Bana, her defasında çok fazla yakınlık gösterdi. Sultan Eşref zamanında, ba’zı yerlerde kadılık vazîfesinde bulundu. Nasır zamanında da çok ikramlar gördü. 810 (m. 1407) senesinden sonra hacca gitti. Edebiyat ve şiir söylemede çok usta idi. Mekke’de ondan çok şiir dinledim.”
Çok güzel ve te’sîrli konuşurdu. Firâset sahibi olup, görüşleri hep doğru çıkardı. Hâlleri ve sözleri güzel olup, herkes tarafından sevilirdi. Yemen emirleri, onun görüşlerinden istifâde eder ve tavsiyelerine göre hareket ederlerdi. Devamlı eser yazmakla meşgûl olurdu. Pekçok ilimde âlim idi. Fıkıh âlimlerinin muhakkıklarından idi. Çok güzel şiir söylerdi. Fıkıh, Arabca, mantık, usûl ilimlerinde büyük âlim idi. Edebiyat, nazım ve nesirde ise yed-i tûlâ sahibi idi. Ya’nî çok büyük âlim idi. Dahî denecek derecede zekî idi.
Pekçok eseri olup, bunlardan ba’zıları şunlardır: 1- Ünvân-üş-Şeref-il-vâfî fil-fıkıh ven-nahv vet-târih vel-arûz vel-kavâfi, 2- Dîvân, 3- Bedî’iyye, 4- Mes’elet-ül-mâ-il-müşemmeş, 5-Muhtasaru Ravda lin-Nevevî, 6-El-Kasîdet-üt-tâiyye, 7- İrşâd: Şafiî fıkhına dâir çok güzel bir kitaptır, ibâresi çok açık ve tatlıdır. Bu kitabı iki cild hâlinde şerhetmiştir. Şafiî âlimleri tarafından çok beğenilmiş, üzerine çok şerhler yazılmıştır.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Mu’cem-ül-müellifîn cild-2, sh. 262
2) El-A’lâm cild-1, sh. 310
3) Şezerât-üz-zeheb cild-7, sh. 220
4) İnbâ-ül-gumr cild-3, sh. 521
5) Bugyet-ül-vuât cild-1, sh. 444
6) Ed-Dav-ül-lâmi’ cild-2, sh. 292
İBN-İ MUKRÎ (İsmâil bin Ebî Bekr)