Bir gün İmâm-ı Şâfiî hazretleri hasta oldu. Bir talebeyi Seyyidet Nefîse hazretlerine gönderip;
“Seyyidet Nefîse’ye git, şifâ için duâ iste!” buyurdu.
Talebe “Peki” dedi.
Ve gidip çaldı kapıyı…
Kapı açılınca; “Efendim, hocam çok hastadır, şifâ için sizden duâ istiyor” diye arz etti.
Nefîse hazretleri; “Allahü teâlâ hocana hayırlı şifâlar versin!” diye duâ etti…
Talebe döndüğünde hocası iyileşmişti…
Aradan bir müddet geçti. Büyük İmâm tekrar hastalandı. Yine bir talebesine; “Seyyidet Nefîse’ye git, şifâ için duâ iste!” buyurdu.
Talebe “Başüstüne” dedi.
Ve gidip çaldı kapıyı…
Kapı açılınca;
“Efendim, hocam, şifâ için sizden duâ istiyor” diye arz etti.
Mübârek hanım da; “Allahü teâlâ hocana rahmet eylesin!” dedi.
Talebe geri dönünce Hazret-i İmâm sordu:
“Duâ istedin mi evlâdım?”
“Evet efendim.”
“Ne dedi?”
“Allah hocana rahmet eylesin” dedi efendim.
İmâm hazretleri;
“Vefât edeceğimi haber vermiş” diye mırıldandı.
Ardından; “Ölürsem, cenâzemde Seyyidet Nefîse de bulunsun” dedi.
Sonra da vefât etti…
Talebeleri, Seyyidet Nefîse hazretlerine vefat haberini verip, vasiyetini bildirdiler. Mübârek hanım, en gerilerde durup vasiyeti yerine getirdi.