Hırsızlık ve gasp da haksız bir kazanç yoludur…

Yenilmesi ve kullanılması haram olan kazançlardan biri de zor ile, hırsızlık ile ele geçen mallar, paralardır.

 

 

 

İslamiyet ve çalışma hayatı -13-  

Allahü teâlâ buyuruyor ki: (Ey mü’minler! Birbirinizin mallarını bâtıl yoldan yemeyiniz!) [Bakara,188] Bâtıl yol, fâiz, kumar, rüşvet, gasp ve hırsızlık, hîle, hıyânet, yalancı şahitlik, yalan yemîn ederek aldatmaktır.
Yenilmesi ve kullanılması haram olan kazançlardan biri de zor ile, hırsızlık ile ele geçen mallar, paralardır.

Başkalarının malını, gasbederek, zorla elinden alarak, çalarak, faiz, kumar, rüşvet, zulüm ve hıyanet yollarından biri ile ele geçirenin bunu yemesi, kullanması, her türlü sarf etmesi haramdır, günahtır. Bunları, kendisindeki helal mal ile karıştırması da habis, kirli bir mülk olur. Bu habis, kirli mallarda bulunan haram malları, sahiplerine veya bunların vârislerine ödemek lazımdır. Kendisini veya değerini ödedikten sonra kullanmak, yemek helal olur.

 

Gasbederek, zorla veya çalarak, mal, para sahibi olmak çirkin bir davranıştır. İnsan, elinin emeği ve alnının teriyle kazandığını yemeli, kullanmalıdır. Helal kazanç böyle olandır. Haramlardan sakınmaya takva denir. Allahü teâlânın yanında en şerefli, en üstün kimseler, haramlardan sakınanlardır.

 

Hırsızlık yaparak veya zor kullanarak ele geçen malda kul hakkı olur. Üzerinde kul hakkı bulunan kimsenin ibadetlerini, Allahü teala kabul etmez. Bu haklardan kurtulmadıkça cennetine sokmaz. Hakiki bir Müslüman, yalan ile, hile ve sahtekârlıkla, alışverişe hıyanet karıştırarak mal kazanmayı aklından bile geçirmez. Sevgili Peygamberimiz buyurdu ki: (İnsan, tam ve olgun bir Müslüman olduğu hâlde hırsızlık yapamaz.) Ancak böyle bir imanı kaybedenin hırsızlık yapabileceğini bize bildirir.

 

Başkasına ait olan bir lirayı çalmak ile, bin lirayı, milyonları çalmak arasında fark yoktur. Hepsi günahtır. Hırsızlık, toplumda insanın yüz karasıdır. Peygamber efendimiz buyurdu ki: (Haksız bir iddia ile kendisinin olmayanı, kendisinin yapmaya çalışan kimse, benim ümmetimden değildir. O, kendisine cehennemde yer hazırlasın!)

 

          ***

 

Hırsızın tövbesi: Bir gün hırsızın biri, Seyyid Taha hazretlerinin ambarına girip bir çuval un almak ister. Çuvalı doldurur, fakat kaldıramaz. Biraz boşaltır. Yine kaldırıp götüremez. O sırada Seyyid Taha hazretleri ambara gelir ve der ki: “Ne o, çuvalı kaldıramıyor musunuz? Yardım edeyim.” Hırsız, Seyyid Taha hazretlerini karşısında görünce donakalır. Bir şey diyemez. Seyyid Taha hazretleri çuvalı kaldırıp hırsızın sırtına yükler ve ona der ki “Bunu al, git! Bizim adamlarımız görmesin. Belki canını yakarlar. Bir daha ihtiyacın olursa ambara değil, bize gel!” Böylece onu gönderir. Hırsız da yaptığı işe tövbe edip, bir müddet sonra onun talebelerinden olur.

 

 

 

Hasan Yavaş’ın önceki yazıları…





2024-12-18 02:00:00

Kategori içindeki yazılar: Hasan Yavaş