“Haydi bizim hâneye gidelim”

Kazvin’de doğan Alî bin Ömer Harbî hazretleri, Allah adamlarındandır.

Kerâmetleri vardı.

Kalpleri okurdu.

Bir kişi, bu zâtın sohbetine giderken yolda kendi kendine “Huzûruna varınca, (Efendim, zât-ı âlinizin yediği yemekten bana da ikrâm eder misiniz?) diye arz edeyim” dedi.

Bu düşünceyle vardı.

Oturup sohbet ettiler.

Nihâyet sohbet bitti, büyük velî, bu kimsenin eline yapışıp “Haydi bizim hâneye gidelim” buyurdu.

Ve eve vardılar.

Sonra üzerinde “yufka” ve “hurma” bulunan bir sini getirip; “Biz bunlardan yeriz kardeşim. Haydi, birlikte yiyelim” buyurdu.

Yiyip kalktılar.

Adam mahcuptu! “Âh, keşke öyle düşünmeseydim” diyordu içinden.

● ● ●

Biri de anlatıyor ki: Ben, Alî bin Ömer Harbî hazretlerinin arkasında ilk defa namaz kıldığımda bir şey dikkatimi çekmişti.

Şöyle ki;

Çok elbisesi vardı, hem de süslü, sırmalıydı. İçimden; “Bu nasıl zühd ve takvâ ehlidir ki, süslü ve sırmalı elbise giyiyor?” dedim.

Öyle biliyordum.

Yâni Allah adamları, dünyâya düşkün olmadıkları için “Eski elbise” giyerler zannediyordum.

Ve namaz bitti.

Mübârek zât bana bakıp; “Sırmalı elbise giymek, zühdü ve takvâyı bozmaz” buyurdu.

Utancımdan yerin dibine geçmiştim!





Abdüllatif Uyan

Kategori içindeki yazılar: Abdüllatif Uyan