Haramlardan sakınmanın birinci kısmı, Allahü teâlânın emri olan günahlardan kaçınmaktır.
Sual: Bir Müslüman haramlardan sakınmak için nasıl hareket etmesi gerekmektedir?
Cevap: Haramlardan kaçınmak, iki türlüdür:
Birinci kısmı, yalnız Allahü teâlânın hakkı olan, Onun emri olan günahlardan kaçınmaktır.
İkinci kısmı, insanların, mahlukların hakları da bulunan günahlardan kaçınmaktır.
İkinci kısmı, daha mühimdir. Allahü teâlâ, hiçbir şeye muhtaç değildir ve çok merhametlidir. Kullar ise, pekçok şeye muhtaç oldukları gibi, cimridirler.
Resûlullah efendimiz buyurdu ki:
(Üzerinde kul hakkı olan, insanların malına, ırzına dokunan, ölmeden önce helalleşsin, ödesin! Zira âhiret günü altının, malın değeri olmaz. O gün, hak ödeninceye kadar, kendi sevaplarından alınacak, sevapları olmazsa, hak sahibinin günahları, buna yüklenecektir.)
İbni Âbidînde buyuruluyor ki:
“Kıyamet günü, hak sahibi, hakkını affetmezse, bir dank hak için, cemaat ile kılınmış kabul olmuş yediyüz namazı alınıp, hak sahibine verilecektir.” (Bir dank, dirhemin altıda biri, yaklaşık olarak, yarım gram gümüştür.)
Sual:Yapılan ibadetlerin sevabı diri ölü herkese gönderilebilir mi?
Cevap: Yapılan ibadetin sevabını, ölü veya diri başkalarına hediye etmek caizdir. Hac, namaz, oruç, sadaka, Kur’ân-ı kerim okumak, zikir ve dua okumak sevaplarını başkasına hediye etmek, Hanefî mezhebinde caizdir. Mâlikî ve Şâfiî mezheblerinde, sadaka, zekât ve hac gibi mal ile yapılan ibadetlerin sevabını başkasına hediye etmek caiz olup, namaz, oruç ve Kur’ân-ı kerim okumak gibi beden ile yapılanları hediye etmek caiz değildir. Hadîs-i şerîfte;
(Kabristandan geçen kimse onbir ihlas sûresi okuyup, sevabını kabirdekilere hediye ederse, meyitler adedince sevap verilir) buyuruldu. Hanefî olan, sevabını hediye eder. Mâlikî ve Şâfi’î ise, meyyitin affı için dua eder.
Sual: Bazı insanlara haramlardan sakınmak ve emirlere uymak niçin zor gelir?
Cevap: Haramdan, günahtan sakınmak ve İslamiyete uymak, çok kolaydır. Kalbi bozuk olana güç gelir. Birçok işler, sağlam insanlara kolaydır. Hastalara ise güçtür. Kalbin bozuk olması, İslamiyete tam inanmaması demektir. Bu gibi insanlar, inandım dese de, hakiki tasdik değil laf ile tasdiktir. Kalbde doğru imanın, hakiki tasdikin bulunmasına alâmet, din-i islam yolunda yürümekte kolaylık duymaktır.