Attâr Hoca “rahmetullahi aleyh” Manisa velîlerindendir… Sevenlerinden biri, köyünden çıkıp gitti bu zâtı ziyârete. Hediye olarak da, bir kap “pekmez” götürüyordu.
Bir müddet sonra dinlenmek için oturdu bir yerde. Sonra kalkıp yoluna devam etti.
Ama hediye pekmezi unutmuştu oracıkta.
Epey gittikten sonra hâtırladı. Ama geri de dönmedi. Nihâyet vardı mübârek zâtın huzûruna.
Attâr Hoca karşıladı onu:
“Hoş geldin.”
“Hoş bulduk efendim.”
“Hediyemiz nerede?”
Adam şaşırdı!
“Efendim, kusûra bakmayın, bir kap pekmez getiriyordum. Ama yolda bir yerde unuttum” dedi.
Gülümsedi mübârek;
“Üzülme. Senin hediyen ulaştı bize” buyurdu.
Sonra kalktı.
Ve yan odadan getirip, gösterdi pekmez kabını.
“Bu mu?” diye sordu.
Adam şöyle bir baktı.
“Evet efendim” dedi.
Ama hayretler içindeydi!
● ● ●
Bu zât, bir sohbette; “Günâhın büyüğü küçüğü olmaz. Daha doğrusu, günâhın küçüğü de büyüktür” buyurdu.
Ve izah etti:
“Günâhın cinsi değil, kime karşı işlendiği mühimdir. Kul, günâh işlemekle kime karşı gelmiş, kime isyân etmiştir? Tabii ki Allaha isyân edilmiştir, öyle ise günâhın küçüğü de, çok büyüktür.”