Bağdat evliyâsından Ebû Bekr-i Şiblî hazretlerinin huzûruna bir gün bir kimse geldi.
Ve arz etti ki:
“Efendim sıkıntıdayım.
“Hayrola nedir sıkıntın?”
“Geçim derdine düştüm. Zîra aile efrâdımız kalabalık, ne yapacağımı şaşırmış hâldeyim” dedi.
Buyurdu ki:
“Çâresi kolay.”
Adam sevindi;
“Nasıl kolay efendim?”
“Şöyle ki; Evine döndüğünde dikkat et, aile efrâdının rızıkları Allah’a mı bağlıdır, sana mı? Hangisinin rızkı sana bağlıysa onu çıkar evden. Böylece mevcut azalır, geçiminiz rahatlar” buyurdu.
Adam dinliyordu…
Şöyle devam etti:
“Kimlerin rızkını da Allahü teâlâya bağlı görürsen, onlara dokunma. Seninle alâkalı değil çünkü.”
Adamın hoşuna gitti.
Hattâ değişti bu fikri.
Ve bu büyük zâta;
“Hocam! Bir kitapta okumuştum. ‘Her mahlûkun rızkına Allahü teâlâ kefîldir’ diye yazıyordu. Gerçekten öyle midir?” dedi.
Büyük velî;
“Elbette” buyurdu.
Ve ona sevgiyle bakıp;
“Bunu bildikten sonra niçin üzülüyorsun? Mâdemki, Allah rızıklara kefîldir, senin ailene de gönderir, hattâ sen istemesen de gönderir. Ama senin vâsıtanla gönderir, öyleyse üzülmeyi bırak” buyurdu.