Feyiz, nûr demektir…

Osmânlı Devleti’nin ilk şeyhülislâmı ve büyük Velî Molla Fenârî hazretleri, Bursa’da kadı iken bir dâvâda Sultân Yıldırım Bâyezid Hân’ın şâhitliğini kabul etmedi.
Sultân sordu ki:
“Sebep nedir?”
Büyük velî;
“İslâmiyetin aradığı şâhitlik şartlarından biri sizde yoktur” buyurdu.
Yine sordu ki:
“O hangi şarttır?”
Büyük velî;
“Cemâate gelmiyorsunuz. Dînimizde, cemâatle namaz kılmayı terk edenin, mahkemede şâhitliği makbûl değildir” buyurdu.
Sultân bunu dinledi.
Kendisine hak verdi.
Ve hemen sarayının yanına bir “Câmi” inşâ ettirerek, beş vakit namazı, hep cemâatle kılmaya başladı.
● ● ●
Bir gün de bâzı gençler bu zâta geldiler.
Ve sordular ki:
“Dînimizi nereden öğrenelim?”
Buyurdu ki:
“Dîninizi Allah dostlarından, Ehl-i Sünnet âlimlerinin kitaplarından öğreniniz. Bu büyüklerin kitâbını okuyan, hem dînini doğru olarak öğrenir, hem de feyiz alır.”
Sordular ki:
“Feyiz nedir efendim?”
Buyurdu ki:
“Feyiz, nûr demektir.”
Ve daha açıklayıp;
“Yâni bu kitapları okuyanın kalbi temizlenir, nûrlanır ve parlar. Çünkü o büyüklerin kalbindeki (Feyiz)ler kitaplarına sinmiştir. Okuyanlar, satırlar arasında onları görür ve o (Feyzler)den istifâde ederler” buyurdu.




Kategori içindeki yazılar: Abdüllatif Uyan