Evliyânın büyüklerinden Pîr Muhammed Erzincânî hazretlerinin köyünde bir kadıncağızın ineği akşam evine dönmedi.
Kadın, ineğini, Şeyh Muhammed hazretlerinin talebelerinden birinin aldığını zannetti.
Onlara sû-i zan etti.
Hattâ dergâha gitti.
Bâzı sözler sarf etti.
Bunun üzerine Pîr Muhammed Erzincânî hazretleri, kadına hitâben;
“Ey Hâtun! Senin sığırın sağdır, dağda kalmıştır, hele yarına kadar sabret” buyurdu.
Dediği gibi de oldu.
Tam seher vaktiydi.
Gerçek ortaya çıktı.
Kadıncağız etrâfı gözlerken baktı ki, karşıki dağdan bir “Aslan”, kendi “Sığır”ını önüne katmış getiriyor.
Gözlerine inanamadı.
Aslan, o sığırı, sâhibinin yanına kadar getirip geri gitti.
Pîr Muhammed Erzincânî hazretleri oraya geldi.
Sığırı görünce;
“Ey hayvan! Nerede kaldın? Bize ve talebelerimize sû-i zan edilmesine sebep oldun” diyerek sitem etti.
Sâhibi de oradaydı.
O sığır dile gelip;
“Sâhibim insafsızdır. Sütümü sağdığı zaman buzağıma bir şey bırakmıyor, ben de daha fazla otlamak için geciktim” dedi.
Kadın bunu işitti.
Aklı başından gitti.
Çok pişmân oldu.
Ve Şeyh Muhammed hazretlerinden özür diledi.
Mübârek zât ona;
“Ey Hâtun! Ben sağ oldukça bu olanları kimseye söyleme” diye tembîh etti.