Anadolu evliyâsından Mustafa Emîn Ağa, lokmasına çok dikkat eder, helâlden yerdi mutlaka.
Bir gün kendini bilmez biri, aklı sıra imtihana yeltendi bu “Hak dostu”nu.
Evine dâvet etti.
Yemek ziyâfetine.
Gûya haram parayla hazırladığı yemeği yedirecekti ona.
Emîn Ağa dâveti kabul etti.
Ve gelip oturdu sofraya.
Ev sâhibi iltifat edip;
“Buyurun hocam. Kusûrumuza bakmayın, fazla bir şey yapamadık” dedi.
Yemesini bekledi.
Ancak o, el uzatmadı yemeğe.
Adam bunu fark edince;
“Niçin yemiyorsunuz, yoksa beğenmediniz mi yemekleri?” diye sordu
Cevâbında;
“Estağfirullah, biz yemek seçmeyiz” buyurdu.
O, bu defâ dedi ki:
“Buyurun öyleyse.”
Büyük zât;
“Kusûra bakmayın. Bu yemekten yiyemeyeceğim.”
“Neden?”
“Çünkü ‘haram kokusu’ geliyor bu sofradan.”
Bu kerâmet karşısında insafa geldi adam…
Utandı yaptığına!
“Özür dilerim” dedi.
Ve elini öpüp “talebesi” olmakla şereflendi…
Uzun yıllar hizmetinde bulunup, “kâmil bir insan” oldu netîcede.