Sual: Peygamber efendimizi görüp Müslümanlar olanlar, hep aynı şehirden mi idi veya kaç kısımda toplanmaktadır?
Cevap: Bu konuda Mir’ât-ı kâinât kitabında deniyor ki:
“Âlimlerimiz, Eshâb-ı kiramı üç kısma ayırmıştır:
Birinci kısım, Muhâcirîn olup, Mekke alınıncaya kadar, Mekke’den veya başka yerlerden Medîne-i münevvereye hicret eden Müslümanlardır. Talha ile Zübeyr radıyallahü anhümâ, Muhâcirînin büyüklerindendir.
İkinci kısım, Ensâr-ı kiram olup, bunlar, Medine şehrinde ve etrafında bulunan Müslümanlardır ki, Resûlullah efendimize yardım ettikleri için, Ensâr ismi ile şereflenmişlerdir. Hâlid ibni Zeyd ebâ Eyyûb-el Ensârî radıyallahü anh Ensârın büyüklerindendir. İmâm-ı Tirmüzînin bildirdiği bir hadis-i şerifte;
(Kıyamet günü Eshâbımdan her biri, kabirlerinden kalkarken, vefat ettiği memleketin bütün müminlerinin önlerine düşerek ve onlara nur ve ışık saçarak Arasat Meydanına götürür) buyurulmuştur. Bunun için, İstanbul’daki bütün müminler, hazret-i Hâlid’in arkasında ve Onun ziyâsı altında, haşra geleceklerdir.
Üçüncü kısım, Mekke alındığı zaman ve daha sonra, burada ve başka yerlerde imana gelenlerdir ki, bunlar Muhâcir ve Ensâr değildir. Fakat sahâbîdirler. Mu’âviye ve Amr ibni Âs radıyallahü anhümâ, bu sahâbîlerin büyüklerindendirler.
Sual: Peygamber efendimizin eshabından en son vefat edenlerin isimleri belli midir?
Cevap: İmâm-ı Vâkıdî hazretleri diyor ki:
“Eshâb-ı kirâmdan Kûfe, bugünkü Necef şehrinde en son vefat eden, Abdullah ibni Ebî Evfâ’dır. Şam’da son vefat eden, Abdullah bin Yesr’dir. Medîne-i münevverede son vefat eden, Sehl bin Sad’dır. Doksanbeş yaşında vefat etti. Basrada son vefat eden, Enes bin Mâlik’tir. Mekke-i mükerremede son vefat eden Ebuttufeyl Âmir’dir ki, hepsinden sonra, hicretin yüzüncü yılında vefat eden budur.”
Sual: Hasta olan bir kimse, abdest ve gusül için su zarar verdiğinde, bu kimse teyemmüm yapabilir mi?
Cevap: Hastanın, abdest veya gusül ile veya hareket etmek ile, hastalığının artacağı veya iyi olması uzayacağı, kendi tecrübesi ile veya mütehassıs Müslüman bir doktorun söylemesi ile anlaşılırsa, teyemmüm eder. Hastalıktan sonra, ellerde ve ayaklardaki hâlsizlik de özürdür. İhtiyarlartaki hâlsizlik de böyledir. Bunlar, namazlarını oturarak kılar.
Osman Ünlü