Edremit velîlerinden olan Sağma Dede, kalp gözü açık, mübârek bir evliyâ zât idi.
Şöyle ki;
Bir gün bir sevdiğini ziyârete gitti. Evde başkaları da vardı.
Ancak içlerinden biri, bu zâtın evliyâdan olduğuna pek inanmıyordu.
Kötü biliyordu.
Kendi kendine;
“Bu zâta evliyâ diyorlar. Ama bir kerâmetini görmeden inanmam” diye düşündü…
O sırada ev sâhibi şerbet getirde ve dağıttı herkese.
O şüpheci adam;
“Eğer şerbetin yarısını içip kalanını bana verirse, inanırım evliyâ olduğuna” diye düşündü…
Öyle geçirdi içinden.
Ve beklemeye başladı.
Sağma Dede, şerbetin yarısını içti. Kalanını o kimseye uzatıp;
“Buyurun, işte tam yarısı” dedi.
Adam alıp içti şerbeti.
Ama çok mahcup olmuştu.
Büyük velî, ordakilere;
“En büyük kerâmet nedir, biliyor musunuz? diye sordu.
Onlar da;
“Bilmiyoruz efendim” dediler.
Buyurdu ki:
“En büyük kerâmet; istikâmettir. İstikâmet de, her işinde İslâmiyete uymak ve buna ölünceye kadar aynen devam etmektir.”
O kimse kaçırmıyordu artık bu zâtın sohbetlerini…