En büyük hizmet, insanlara İslâmiyeti öğretmektir…

İnsanlara yapılacak en büyük hizmet, onlara İslâmiyeti doğru olarak öğretmek ve böylece onların, dünya ve âhiret mutluluğuna vesile olmaktır.

 

 

 

İslâmiyet ve çalışma hayatı -23-

 

İnsanlara yapılacak en büyük hizmet, onlara dinini öğreterek sonsuz cehennem azâbından kurtulmasına çalışmaktır.

 

Peygamber Efendimiz, (Allahü teâlânın çok sevdiği kimse, dinini öğrenen ve başkalarına öğretendir. Dininizi islâm âlimlerinin ağızlarından öğreniniz)  buyurmaktadır. Dinimizin temeli, imanı, farzları ve haramları öğrenmek ve öğretmektir. Allahü teâlâ, Peygamberleri bunun için göndermiştir. Bunlar öğretilmezse, İslamiyet yıkılır, yok olur. Cenab-ı Hak, Tahrîm sûresi altıncı âyet-i kerimesinde meâlen; (Kendinizi ve evlerinizde ve emirlerinizde olanları ateşten koruyunuz) buyurmaktadır. Bir babanın, evlâdını cehennem ateşinden koruması, dünya ateşinden korumasından daha mühimdir. Cehennem ateşinden korumak da, imanı ve farzları ve haramları öğretmekle ve ibâdete alıştırmakla ve dinsiz, ahlâksız arkadaşlardan korumakla olur. Bütün fenalıkların başı, fena arkadaştır. Çocuklarına iman, Kur’ân ve Allahü teâlânın emirleri öğretilir ve yapmaya alıştırılırsa, din ve dünya saâdetine ererler. Bu saâdette, anaları, babaları ve hocaları da ortak olur. Eğer bunlar öğretilmez ve alıştırılmaz ise bedbaht olurlar. Yapacakları her fenalığın günahı ana, baba ve hocalarına da verilir…

 

Müslümanlar, Allahü teâlânın emrettiği iyi şeyleri, öğrenmek, öğretmek ve yapmak için uğraşır. İnsanlara yapılacak en büyük hizmet, onlara İslâmiyeti doğru olarak öğretmek ve böylece onların, dünya ve âhiret mutluluğuna vesile olmaktır. Bu hizmetin karşılığı da, Cenâb-ı Hakk’ın rızasını kazanmak olmalıdır. Zira; “Rızâ-ı Bâri, bahâ ile değil bahâne ile tahsil olunur” sözü meşhurdur. Yani,  Allahın rızası, çok para ile değil, küçük bir bahane ile kazanılır.

 

İslâma hizmet mesleğini icra edenler, “Halka hizmetin, Hakk’a hizmet” olduğunu bilmeli, emek ve gayretlerinin karşılığı olarak da, halkın rızasını değil, Hakk’ın rızasını kazanmak için çalıştıklarını düşünmelidir. Nitekim evliyanın büyüklerinden Ubeydullah-ı Ahrâr “kaddesallahü sirrehulaziz” (Zikir ve murâkabe, bir Müslümana hizmet yapılamadığı zamanda olur. Gönül kabulüne sebep olan bir hizmet, zikir ve murâkabeden önce gelir)  buyuruyorlar.

 

Murakabe; kulun, bütün hâllerinde, Allahü teâlânın kendini gördüğünü bilmesi ve O’nu unutmaması demektir. Bir diğer manası da, nefsi kontrol etmek, ondan gâfil olmamaktır.

 

Demek ki insanlara yardım ve hizmet ederek onları sevindirmek daha sevaptır. Ne şekilde olursa olsun, İslâm dinine uygun olarak insanları sevindirmeye çalışmalıdır…

 

 

 

Hasan Yavaş’ın önceki yazıları…





2025-02-26 02:00:00

Kategori içindeki yazılar: Hasan Yavaş