İstanbul’da yetişen âlim ve velîlerden. İsmi, Mustafa bin İbrâhim’dir. Resûlullahın ( aleyhisselâm ) âşıklarından idi. 1090 (m. 1679) senesinde Beşiktaş’ta doğdu. Babası mîmâr olduğu için Dülger-zâde denildi. Mustafa Rızâeddîn Efendi dünyâya gelmeden önce, babası bir rü’yâ gördü. Rü’yâda kendisine; “Senin sâlih bir oğlun dünyâya gelecek. Âlimlerden ve âriflerden olacaktır. İsmini Mustafa koy ve terbiyesine ehemmiyet ver!” denildi. Babası rü’yâda kendisine yapılan tavsiyeye uyarak oğlunun ismini Mustafa koydu. Fakat İbrâhim Efendi, oğlunun doğduğu sene vefât etti. Mustafa Rızâ Efendi öksüz büyüdü. 1157 (m. 1744) senesinde Dülger-zâde Rızâ Efendi hastalandı. 1159 (m. 1746) senesi Muharrem ayının üçünde talebelerinden birinin evinde iken hastalığı şiddetlendi. Hemen Beşiktaş’taki evine nakledildi. Bir müddet sonra yüksek bir sesle; “Allah” diyerek rûhunu teslim etti. Cenâzesinde, zamanın âlimleri ve velîleri hazır bulundu.
Mustafa Rızâ Efendi, ilk tahsilini tamamladıktan sonra, Sinân Paşa Medresesi’ne devam etti. Bu sırada, Azîz Mahmûd Hüdâyî hazretlerinin dergâhında talebe yetiştirmekle görevli Ya’kûb Efendi’nin emri ile, Odabaşı şeyhi Fenâî Efendi’nin derslerine devam edip, Celvetiyye yoluna girdi. Mustafa Rızâ Efendi’nin hâllerinde kemâl alâmetleri görülmeye başlayınca, hocası tarafından hilâfet verildi. Bu derece ile yetinmeyen Dülger-zâde, Fenâî Efendi’nin kendisine verdiği müjde üzerine, bir ara Beşiktaş Mevlevîhânesi şeyhi Muhsin Efendi’nin derslerine ve sohbetlerine katıldı. Bu arada Mesnevî’yi okudu. Riyâzet yoluna giren Dülger-zâde, Sinân Paşa Câmii’nde cemâate va’z ve nasihat vermeye başladı. Bir süre Mesnevî’yi ders olarak okuttu. Ayrıca, Telhîsî Abdullah Ağa’nın evinde imamlık yaptı. Osmanlı-Rus savaşında gazâya katıldı. Edirne’de Nakşibendiyye yolunun büyüklerinden Arab-zâde Allâme Efendi ile görüştü. Sülûk mertebesine geçmeye muvaffak olup, Nakşibendiyye yolunun âdabını da öğrendi.
Beşiktaş’ta Kanunî Sultan Süleymân Hân zamanında âlimlerden birisi tarafından yapılıp, Halvetiyye yolunun mensûplarına tahsis edilen bir dergâh bulunuyordu. Zamanla bu dergâh yıkıldı. Dülger-zâde Mustafa Efendi, bu dergâhı yeniden yaptırdı. Dergâhın yeniden yapılmasına 1114 (m. 1702) senesinde başlandı. 1151 (m. 1738) senesinde tamamlanan bu dergâh, bugün Neccar-zâde dergâhı diye tanınmaktadır.
Dülger-zâde, 1152 (m. 1739) senesinde Mekke-i mükerreme ve Medîne-i münevvereye gitti. Mekke-i mükerremede iken, Muhyiddîn-i Arabî hazretlerinin üstünlüğünü anlatan “Zuhûrât-ı Mekkiyye” kitabını yazdı. Hicaz’a giderken Mısır’a uğradı. Yanında oğlu Şeyh Muhammed Sıddîk Efendi vardı. O sırada Mısır vâlisi olan Hekimoğlu Ali Paşa, Dülger-zâde’yi, husûsî hazırlattığı konakta misâfir etti. Ali Paşa, Mustafa Efendi’ye son derece hürmet ve ikramda bulundu. Mısır’dan Hicaz’a giderken, gemi Kızıldeniz’de karaya oturdu. Mustafa Rızâ Efendi’nin duâsı ile Allahü teâlâ gemiyi kurtardı. Medîne-i münevverede iki ay halvette (yalnızlıkta) kalan Dülger-zâde’de fevkalâde hâller görüldü. Dönerken Konya’ya uğradı. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’yi ve Nasreddîn Hoca’yı ziyâret etti. Sonra Seyyid Battal Gâzî’yi ziyâret etti. Buradan İznik’e geçti. Kâdiriyye yolunun şeyhi olan Eşref-zâde Abdullah Rûmî’nin kabrini ziyâret etti. Buradan da İstanbul’a gitti.
Mustafa Rızâ Efendi’nin dîvânı çok kıymetli bir eserdir. Dülger-zâde’nin sözleri âşıkanedir. Bilhassa Mekke-i mükerreme ve Medîne-i münevverede yazdığı şiirler, onun, o mübârek yerlerde daha fazla cezbe ve vecd hâline geldiğini gösterir. Diğer eserleri şunlardır: 1- Muhtasar-ül-vilâye tercümesi, 2-Zuhûrât-ı Mekkiyye.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Sefînet-ül-evliyâ cild-2, sh. 78
2) Rehber Ansiklopedisi cild-4, sh. 268
DÜLGER-ZÂDE MUSTAFA RIZÂEDDÎN EFENDİ