Bağdat’ta yaşayan Abdurrahman Tafzuncî hazretleri; Evliyâ-yı kirâmdan olup yüksekçe bir kürsüde vaaz verir, sohbetini, âlim ve velî herkes zevkle dinler, istifâde ederdi.
Her duâsı kabul olurdu.
Bir gün yanına biri gelip;
“Efendim! Benim bir hurma bahçemle ineklerim var. Ama onbir senedir bir tek hurma olmadı. İneklerim yavru yapmadı. Duâ etseniz de genişe çıksa elim. Zîra bu ikisinden başka bir servetim yoktur” diye ricâ etti.
Büyük velî duâ etti.
İnekleri yavruladı.
Hurma bahçesi de öyle bol hurma verdi ki, o yerin “en zengini” oldu.
● ● ●
Bu zât, bir sohbetinde; “Namaz çok mühim ibâdettir. Nitekim Resûlullah Efendimiz; (Namazını kılmayanlar, kıyâmet günü Allahü teâlâyı kızgın olarak bulacaklardır) buyuruyor” dedi.
Ve ardından;
“Namaz kılmak, Allahın büyüklüğünü düşünerek, O’nun karşısında kendi âcizliğini anlamaktır. Bunu anlayan kimse hep iyilik yapar. Hiç kötülük yapamaz” buyurdu.
● ● ●
Bir gün de bu zâta “Bize namazın üstünlüklerinden bahseder misiniz efendim” dediler.
Cevâbında;
“Doğru kılınan bir namaz, peygamberlerin sünneti, meleklerin sevdiği, yerin ve göklerin nûru, bedenin kuvveti, rızkın berekâtı ve duânın kabulü, ölüm meleğine şefâatçı ve kabirde ışık, Münker ve Nekir’e cevaptır” buyurdu.
Abdüllatif Uyan