Dinimizi nereden öğrenmeliyiz?

Mezhepsizlerin ve kâfirlerin tuzaklarına düşmemek için biricik ilâç, ilmihâl kitaplarını okumak, îmânı ve ibâdetleri doğru olarak bu kitaplardan öğrenmektir.

 

 

Allahü teâlâ, Tahrîm sûresinde altıncı âyet-i kerimesinde meâlen buyurdu ki: (Kendinizi ve evlerinizde ve emirlerinizde olanları ateşten koruyunuz!) 

 

Bir babanın, evlâdını Cehennem ateşinden koruması, dünya ateşinden korumasından dahâ mühimdir. Cehennem ateşinden korumak da, îmânı ve farzları ve haramları öğretmekle ve ibâdete alıştırmakla ve dinsiz, ahlâksız arkadaşlardan korumakla olur. Bütün fenalıkların başı, fenâ arkadaştır. Çocuklara îmân, Kur’ân ve Allahü teâlânın emirleri öğretilir ve yapmağa alıştırılırsa, din ve dünya saâdetine ererler. Bu saâdette anaları, babaları ve hocaları da ortak olur. Eğer bunlar öğretilmez ve alıştırılmaz ise, bedbaht olurlar…

 

Her Müslümanın birinci vazîfesi, evlâdına İslâmiyeti ve Kur’ân-ı kerîmi öğretmektir. Evlât, büyük nîmettir. Nîmetin kıymeti bilinmezse, elden gider.

 

Ölmemek için yemek, içmek lâzım olduğu gibi, kâfirlere aldanmamak, dinden çıkmamak için de, dînini, îmanını öğrenmek lâzımdır. Ecdâdımız, her zaman toplanırlar, ilmihâl kitaplarını okurlar, dinlerini öğrenirlerdi. Ancak, böyle Müslüman kaldılar. İslâmiyetin zevkini aldılar. Bu saâdet ışığını bizlere, doğru olarak ulaştırabildiler. Bizim de Müslüman kalmamız, yavrularımızı içimizdeki ve dışımızdaki kâfirlere kaptırmamamız için, birinci ve en lüzûmlu çâre, her şeyden önce Ehl-i sünnet âlimlerinin hazırladığı ilmihâl kitaplarını okumak ve öğrenmektir. Bunun için her Müslümanın, Ehl-i sünnet âlimlerinin yazdığı (İlm-i hâl)  kitaplarından birini okuyup öğrenmesi ve çocuklarına öğretmesi lâzımdır.

 

Hepimizin nefs-i emmâresi kâfir olduğu için imânımızın gitmesini, doğru yoldan sapmamızı istiyor. Dinsizlerin, sapıkların bozuk, zararlı kitaplarını, dergilerini okumamız, yabancıların radyolarını, televizyonlarını dinlememiz için bizi sürüklüyor. Haram olan şeyleri yapmak, sapıkların yalanlarına inanmak ve kâfirlerin âdetlerine, modalarına uymak, nefislerimize tatlı geliyor. İbâdet yapmak ona güç geliyor. İşte bunun için, kâfirlik ve sapıklık her yere kolayca yayılıyor.

 

Allahü teâlâ, hadîs-i kudsîde buyuruyor ki: (Nefsinizi düşman biliniz! Nefisleriniz bana düşmandır.) Nefsin sevdiklerini yapmamak büyük cihâddır. Çok sevâbdır. Nefs-i emmâremizin ve sapıkların, mezhepsizlerin ve kâfirlerin tuzaklarına düşmemek için biricik ilâç, ilmihâl kitaplarını okumak, îmânı ve ibâdetleri doğru olarak bu kitaplardan öğrenmektir.

 

Müslümanlar, çocuklarını, Kur’ân hocasına göndermeli, Kur’ân-ı kerîm okumasını, namaz kılmasını, îmânın, İslâmın şartlarını, onlara muhakkak öğretmelidir. Nefs-i emmâre, burada da karşımıza çıkar. (Önce ekmek parası kazanmasını öğrensin. Onları sonra da öğrenir) diyerek aldatır. Çocuğunun Müslüman olmasını isteyen, dünyada ve âhirette saâdete kavuşmasını dileyen ana ve baba, nefsin ve insan şeytanlarının yalanlarına aldanmamalı, çocuklarını, elbette Kur’ân-ı kerîm hocasına göndermelidir. Mektebe başladıktan sonra göndermek çok güç, hattâ imkânsız olur. Ağaç yaş iken bükülür. Kartlaşınca bükmeğe kalkılırsa, kırılır, zararlı olur…

 

 

 

Hasan Yavaş’ın önceki yazıları…





2025-07-02 02:00:00

Kategori içindeki yazılar: Hasan Yavaş