Bağdat’ta yetişen Alî Bekkâ hazretleri, evliyânın büyüklerindendir… O devirde bir genç, İslâmiyeti öğrenmek istiyordu.
Bir gece yattı.
Ve uyumadan;
“Yâ Rabbî! Ben dînimi doğru öğrenmek istiyorum, bana yardım et” diye duâ etti.
O gece rüyâ gördü.
Nûr yüzlü bir ihtiyar,
O gence sordu ki:
“Sen dînini mi öğrenmek istiyorsun evlâdım?”
“Evet efendim.”
“Çok iyi, ben, falan adreste oturuyorum. Bana gel, dînî sohbetler edelim. Dînini de doğru öğrenirsin burada” dedi.
Ve kayboldu gözden…
O anda genç uyandı.
Ve sabah koştu o adrese.
Evi bulup çaldı kapıyı…
İçeriden nûr yüzlü biri çıktı.
Bu kimse, rüyâda gördüğü o nur yüzlü zât olup, Alî Bekkâ hazretleriydi.
Kendisine;
“Hoş geldin evlâdım! Gel, otur, sohbet edelim. Burada dînini de öğrenirsin!” dedi.
Genç, öptü elini.
Ve en sevdiği talebesi oldu.
● ● ●
Bu zâta, bir gün bâzı dostları;
“Efendim, bir kimse, sabahtan akşama kadar ibâdet edip, Cenâb-ı Hak, rızkımı nereden olsa gönderir derse, o kimse, nasıl biridir, âkıbeti ne olur?” diye sordular. Cevâbında;
“O, câhil bir kimsedir. Çünkü rızık için çalışmak da dînimizde bir ibâdettir” buyurdu.