Demek oğlum vefât etti…

Bandırma’da yaşayan velîlerden Kerpiçli Dede’nin küçük oğlu hastalandı bir gün.

 

İsmi Necati idi.

 

Günden güne ağırlaştı! Bir gün Kerpiçli Dede dergâhtayken küçük Necati rûhunu teslim eti.

 

Ailesi telâşa kapıldılar!

 

Zîra bu haberi, babasına nasıl söyliyeceklerdi?

 

Yakınlarından biri üstlendi bu vazîfeyi.

 

Ve koştu dergâha.

 

O esnâda mübârek zât, tatlı tatlı sohbet ediyor, “ölümden” bahsediyordu hem de.

 

Haberci girdi içeri.

 

Kerpiçli Dede baktı ona:

 

“Hoş geldin kardeşim.”

 

“Hoş bulduk hocam.”

 

“Ne o, bir haber mi var?”

 

“Evet hocam.”

 

“Hayırdır, ne oldu?”

 

“Şeyy, hocam…”

 

“Söyle kardeşim, ne var?”

 

“Efendim, şeyy…”

 

“Hâ anladım. Necati vefat etti diyeceksin.”

 

“Ee, evet hocam.”

 

Büyük velî, “innâ lillah” âyetini okuyup “Ee, ne yapalım. Hepimizin âkıbeti bu. Hepimiz öleceğiz. Allah hepimize, son nefeste îmân selâmeti versin” buyurdu.

 

Sonra kalkıp, eve gitti.

 

Oğlunu bizzat kendi yıkadı.

 

Namazını kıldırdı…

 

Ve defnetti kabrine.

 

Gözlerinden akan yaşlar toprağı ıslattı. Ancak râzıydı Rabbinin işinden. İsyan etmedi. Çünkü bu “evlât” nîmetini veren de O idi, alan da…

 

 

 

Abdüllatif Uyan’ın önceki yazıları…




Kategori içindeki yazılar: Abdüllatif Uyan