Âb-ı Hayat – 4208

Benim de hocamızda gördüğüm bazı husûsiyetler, hasletler var. Başka kimsede görmediğim, Onlara has özellikler var. Mübarek Hocamızın muvaffak olmasının üç sebebi vardır. Birincisi, ben ömrümde Mübarekler kadar hocasını seven birisini daha görmedim. Hiçbir zaman üzüme bakmadılar, hep söze baktılar. Yani Onlar hocalarının verdikleri emirlerin, gösterdikleri istikametin bir milim dışına çıkmadılar. İtaatleri ile bunu ispatladılar. Aşk … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 4206

Birisi, bu sevginin sınırı nedir, diye sormuştu: Sevgi itaattir. Kim Allahü tealanın emirlerine ne kadar çok itaat ediyorsa, o kadar çok seviyor demektir. Kim Resûlullah efendimizin “aleyhissalatü vesselam” emirlerine çok uyuyorsa, o, Resûlullah efendimizi o kadar seviyordur. Kim ne kadar hocasının emirlerine, buyruklarına itaat ediyorsa, o kadar hocasını seviyordur. Herşey Allahü teâlânın irâdesi ile olmakdadır. … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 4205

Mü’mine hizmet ibâdetdir, üzmek ise felâketdir. Herkesin yapdığı işden, ne olduğu, kim olduğu ve tarafı belli olur. Büyüklerden istifâde etmenin iki şartı vardır; Biri edeb, diğeri teslimiyyetdir. Teslimiyyet öyle olmalıdır ki, ölünün ölü yıkayıcıya teslîm olduğu gibi olmalıdır. Mübarek Hocamız buyurdular ki; Kardeşim, bir hadis-i şerif var, Peygamberimiz “aleyhissalatü vesselam” buyuruyor ki, “Siz müminlerin basiret gözünden, kalb … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 4203

Mübârek Hocamız buyurdular ki; İnternet ve bilgisayar, zemân yiyen kurtdur. Bir daldın mı, vaktin gitdi demekdir. Hebâen mensûra. Ya’nî boşa gitdi. Peki, ne yapmak lâzım? Mümkin olduğu kadar, on dakika da olsa, bir sâat de olsa, bir arkadaşın yanına gitmeli. Bir behâneyle mutlaka bir araya gelmelidir. Çünki onun çok fâideleri vardır. Kuleli’ye ilk gitdiğimiz zemânlar Mübârek … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 4201

En şanslı insanlar, mutlaka o büyük zâtları tanıyanlar, görenler ve konuşanlardır, itaat edenlerdir. Böyle değilsek, hiç olmazsa talebeleriyle olmalıyız. Yani, Eshab-ı kirama kavuşanlar gibi olmalıyız. Kim onlarla beraber olursa, imanını kurtarır. Yani, bu arkadaşlarımız müşrik olamaz, bid’at ehli olamaz. Cenâb-ı Hakkın gazabına gidecek bir icraatın içine düşebiliriz. Bir kişinin üzüntüsü, bin kişinin helakine sebep olabilir. Onun … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 4199

Îmân, inanmak çok zor, inandırmak daha da zordur. Îman, Allahü tealanın kullarına ihsân ettiği hususi nimetidir. Îmanı olanlar kavuştukları bu büyük nîmetden dolayı oynasalar yeridir. Mü’min toprak gibidir. Mütevâzıdır. Ne şikayet eder, ne şikayet edilir. Ahlâkı güzel olana karşı her şeyin ahlâkı güzel olur. Eğer senin ahlâkın güzelse yılanın da sana karşı ahlâkı güzel olur. Sormaktan hiç çekinmeyin. İnsanın nefsini … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 4198

İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyorlar ki; “Kıyâmete kadar, vâsıtalı ve vâsıtasız olarak bizim yolumuza gireceklerin hepsini bana gösterdiler. İsimlerini, memleketlerini bildirdiler. İstesem, hepsini tek tek sayarım. Edepsiz de olsa, patavatsız da olsa, azizdirler, kıymetlidirler. Hepsini bana bağışladılar.” Mevlânâ Hâlid hazretleri de bu silsilenin en büyüklerinden biridir. Abdülhakîm efendi hazretleri buyurdular ki; “Eğer peygamberlik devâm etseydi, Peygamber … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 4195

Bugün konuşmak yok, onu peşin söyleyeyim. Herkes bana baksın, ben de size bakayım. Çünki bugüne kadar çok konuştuk. Şimdi mecburen konuşacağız. Emir demiri keser. Efendim, elhamdülillah, Enver abi geldi. Âhiretten gelmiş gibi olduk. Çünki Enver abi çok sıkıntılar, çok badireler atlattı, çok ölümlerden döndü. Cenab-ı Hak nasip etti, herkese beni ve sizi bana kavuşturdu. İnşaallah … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 4194

Haccâc-ı Zâlim berbat bir adam, önüne geleni öldürüyor. Sağa bakanı öldürüyor, sola bakanı öldürüyor. Orada bir veziri varmış, ondan daha beter. Bir gün tantana ile etrafında dalkavuklar ile sallana sallana gidiyor. Bakmış orada bir derviş. Derviş demek, Allah adamı demektir. Yani Allahtan başka hiçbir şeyden korkmayan… İbrahim-i Edhem hazretleri bir kabir ziyaretine gideceği zaman, herkes … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 4193 (Cuma’nız Mübarek Olsun)

ali zeki osmanağaoğlu Büyükler buyurdular ki; Ahmed Mekki efendiye Allah rahmet eylesin. Bazen boş kalırdık, kitaplarını alırdık, çantasını taşırdık. Fatih Camiine vaaza gelirdik. Bir gün vaaza gelmeden, Hıfzıssıhha Enstitüsüne varmadan, sol tarafta metruk bir çeşme gösterdi. Çeşme ama ne çeşme.. Belki beşyüz sene evvel yapılmış. Ağzından da incir ağacı çıkmış, su yok. Sadece üstünde bir … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 4191

Arkadaş kalkmış fotoğraf çekmeğe. Melekler o fotoğrafı çekdi. Âhırette, Muammer dede bana bakarken, ben dedeye bakarken göreceğiz birbirimizi inşâallah. Hepimiz beraber olacağız. İnşâallah bu çatı altında bulunanlar, âhırette hep beraber olacağız. Cenâb-ı Hak çok merhametli. Böyle kalabalık insanlar içerisinde sevdiği bir kişi olsa, onunla beraber olanların hepsini, iyisine kötüsüne bakmadan, eğrisine büğrüsüne bakmadan, hepsini Cennete … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 4190

Muammer dedenin bir özelliği var. Hocamız Onu çok seviyordu. Hocamız Muammer dedeyi kendine bir arkadaş kabûl etmişdi. Onunla dertleşirlerdi. Muammer dede çok temiz ve safdır. Muammer amcayı Mübârekler çok severlerdi ve her seferinde; “Muammer beğ geldi mi, nerede?” diye sorarlardı. Onların sevgisi hepimizi kurtarır inşâallah. Âhıretde sen kimsin demezler, sen kiminle beraberdin derler. Âhıretde kiminle … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 4189

Mektûbât altı cilddir, bunun üç cildi imâm-ı Rabbânî hazretlerine aid, üç cildi de Mehmet Ma’sûm hazretlerinindir. Altı cild Mektûbâtın hülâsası, iki cümledir. Şu iki cümle için, altı cild Mektûbât yazılmışdır. Şerî’at-ı Muhammediyyeye imtisal, şeyhi muktedâya muhabbet. Yani dînin bütün emir ve yasaklarına uymak ve bağlı bulunduğun zâta itâat etmek. Onun dışında nefes almamak, onun dışında bir … Devamını oku