Âb-ı Hayat – 4285

Mübarek Hocamızdan “kuddise sirruh” naklen söylüyorum, buyurdular ki; Şâh-ı Nakşibend hazretlerine sormuşlar. Allahü tealanın razı olduğu dereceler, makamlar çoktur. Allaha varan yüz derece olsaydı, siz hangi dereceye talip olurdunuz? Şâh-ı Nakşibend hazretleri ‘kuddise sirruh’ buyurmuşlar ki; Bir, muhabbet, sevgi derecesine talip olurdum. Çünki sevgi, bütün sıkıntıları, kirlilikleri örter. Yok etmese de, örter. Sevgi ile insan … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 4283

Her ibadet kendi zamanına göre kıymetli olur. Herkesin ibadet yaptığı, herkesin islamiyeti yaşadığı bir zamanda elbette ki Kelime-i tevhid söylemek en büyük ibadet. Ama islamiyet unutulmaya başladığı zaman onu yaymak, onu anlatmak, hepinizin hepimizin yaptığı; Ehl-i sünnet kitaplarını yaymak, bugün için en büyük ibadet. Çünki hadîs-i şerif var; Ümmetim fesâda uğradığı zaman, bozulduğu zaman, bir sünnetimi … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 4282

Büyüklerimiz kalp kırmaktan, insan üzmekten çok korkarlardı. Kalp kırmak yok. Kalp kırmaktan Allahü teâlâya sığınalım. Mü’min; elinden ve dilinden kimseye zarar gelmeyen kimsedir. Mü’min, hep güler yüzlü, tatlı sözlü olur. Mü’minin ağzından acı söz çıkmaz. İyi insanın târifi bu. Abdülhakîm Efendi Hazretleri bir gün; “Değerli insanlar, kıymetli, iyi insanlar bir bir vefât ediyor. Atlarına biniyorlar, … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 4280

Allahü teâlâ bir âyet-i kerîmede buyuruyor ki: “Ey îmân edenler, Allah ve Peygamberine îmân ediniz.” Bu ne demek; Öğrendiklerinizle yaşayın, amel edin, demektir. Allah diyorum, siz de Allah deyin. Mü’minleri, Allahü teâlânın kullarını sevindirin, onlara elinizde olanlardan verin. Allahü teâlâ da sizi sevindirir ve size bol bol mükâfat verir. Bir gün Peygamber Efendimize “aleyhissalâtü vesselâm” bir grup … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 4279

Eyyûb “aleyhisselâm” bir gün çölde gusül abdesti almış ve üzerini giyindikten sonra, yan tarafına bakmış. Yanında altından bir çekirge görmüş. Hemen çekirgeyi almış cebine atmış. Bunun üzerine Allahü teâlâdan bir nidâ gelmiş. “Yâ kulum, ben sizi dünya malından müstagnî eyledim. Oysa siz altından bir çekirgeyi görünce hemen dünya malına meylettiniz.” Bunun üzerine Eyyûb aleyhisselâm da; … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 4278

Bu dünya uyku hâlidir, hayal hâlidir. Bu dünyadaki her şey hayaldir. Bu dünyada gerçek ve âhirete ait olan bir tek şey var, o da namaz kılmak, ibâdet yapmaktır. Gerisi hepsi, bu dünyada kalacak hayal şeylerdir. Hayal olan şeyler neye yarar, ne kıymeti olur. Onun için, hayal olan şeylere ne sevinmeye değer, ne de üzülmeye. Bazı … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 4276

İmâm-ı Rabbânî hazretleri “kuddise sirruh” bir talebesine yazdığı mektubta, Allahdan ümit kesmek küfürdür, buyurmuş. O talebesi öyle dertli bir mektup yazmış ki, ben mahvoldum, ben perişan oldum, demiş. İmâm-ı Rabbânî hazretleri cevap veriyorlar; Allahtan ümit kesmek küfürdür. Evvela îmânını tazele. İki, eğer Allahü teâlâ sana iki nimet vermişse her şeyi vermiştir, başka bir şey talep … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 4274

Ali paşa çok cömert bir zâtmış, herkese yemek dağıtıyormuş. Orada balıkçı, rakıcı, şarapçı, ne varsa hepsi acıkınca doğru Ali paşanın dergâhına karnını doyurmaya gelirlermiş. Kahyası demiş ki; efendim, artık yeter, keselim bu yemeği, bunların düâsı nasıl kabul olacak, ağızları kokuyor bunların demiş. Sana bir şey soracağım demiş o mübârek zât, o bahsettiğin insanlar yemek yedikten … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 4273

Allahü teâlâ bu îmânı, severek, seçerek, bizzat kendisi verdi, biri vâsıtasıyla. Ama o nasîb etmezse, Peygamberin evlâdı da olsan nâfile. Peygamberi görsen bile, nasîbin yoksa îmân edemezsin. Madem ki Allahü teâlâ bu cevheri bize nasîb etmiştir, bu, istisnai bir muameledir. Müstesna tutulmuşuzdur. Bu bir cevherdir, bunun korunması artık size kalmıştır. Onun için iyilerle görüşmeye, iyilerle … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 4271

İnsanın nefsi yaratılış itibari ile heyula cinsindendir. Cenâb-ı Hak misâl vermiş, Mübârek Hocamız da anlatmışlardı heyula nedir diye. Heyula, doymak nedir bilmeyen bir hayvandır. Ne yese doymaz; taş, kaya, ağaç, ne bulsa yer, doymaz. İşte insanın nefsi bu cinstendir, buyurdular. Hiç bir zaman nefs bu bana yeter demez. Nefs hep bana lâzım der, bu da … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 4270 (Cuma’nız Mübarek Olsun)

ali zeki osmanağaoğlu Büyükler buyurdular ki; Bir mübârek zât bir gün kabirden geçerken, yeşil sarıklı yeşil cübbeli çok mübârek bir zât kabrin başında bekliyormuş. Bu zât geçerken yanına gitmiş, selâm vermiş, sormuş hemen; dünya ehlinden misin, âhıret ehlinden misin? Âhıret ehlindenim. Hayırdır inşâallah, cenâb-ı Allah dedi ki, o kuluma git. Evet şimdi bana bir süâl … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 4268

Mektûbat’ta İmâm-ı Rabbânî hazretleri birine yazdığı mektûbda buyuruyor ki; sen cenâb-ı Hakkın ihsan ettiği, lutfettiği cevheri çıkardın, çöplüğe attın diyor. Neden böyle söylüyor, çünkü birkaç kuruş dünya için üç beş kuruş para kazanmak için Serhend’i terk etmiş, askerliğe gitmiş. Askerlikte bana fazla para verecekler diye uzaklaşmış oradan. Çok kırılmış ona çok, hatta bir başka mektûpta … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 4267

Cenab-ı Peygamber “aleyhissalatü vesselam” buyuruyor ki, Kün fid-dünya keenneke garîbün ev âbiru sebil ve udde nefseke min eshâbil kubûr. Bu dünyada garip gibi yaşa, yolcu gibi ol ve kendini ölmüş kabul et! Neden? Bir gün mutlaka öleceksin. Öldükten sonra pişmanlık fayda vermeyecek, ah demek, yandım demek fayda vermeyecek. Şimdiden ona hazırlanmakta fayda var. Allahü teala hepimize din ve … Devamını oku