Âb-ı Hayat – 3933

Efendim, şimdi o büyük zâtlar yok. Ama eserleri, kelâmları var. Onlar, o kitapların satırlarının arasındadırlar. Şekillerinin aynı olması şart değildir. Onları düşünmek, ismini söylemek yeterlidir. Mesela, bizim arkadaşlarının ekserisinin evinde imam-ı Rabbani hazretlerinin “kuddise sirruh” ismi yazılı efendim. İsmi olduğu için, hep feyz gelir, buyurdular. Şimdi her yerde Mübarek Hocamızın ismi var. İstesek de, istemesek … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 3931

Cenab-ı Peygamber “aleyhissalatü vesselam” hadîs-i şerîfde; “Eddünya mezraatül âhire.” Dünya âhiretin tarlası, buyuruyorlar. Yani, bu dünya âhiretin tarlasıdır, ama dünyanın demiyor âhiretin tarlasıdır diyor. Mülk Allahındır “celle celalühü”. Bunu Hazret-i Ali “radyallahü anh” “el mülkü lillah” diye yüzüğüne kazıtmış ve mühür yapmıştı. Eğer şahsınızın olsa, alır oraya da götürürdünüz. Halbuki burada bırakıyoruz. Bizim olmasını istiyorsak bunları Allahü … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 3930

Hepimiz öleceğiz. Enver abi buraya bir defa daha ya gelir ya gelemez. “Acibtü limen talebed-dünya, vel mevtü yatlibuha” demiş büyük bir zat ve biri de bunu bir çeşmenin taşına yazmış. Bunun manası, o kişiye şaşıyorum ki, gece gündüz dünyalık peşinde koşuyor, halbuki ölüm de her an onun arkasından koşuyor. Onun için Hazret-i Peygamber “aleyhissalatü vesselam”, insanın … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 3928

Kalbde bir oda vardır. Bu odaya yalnız Allah sevgisi sığar. İkinci bir sevgi de girerse orada kavga başlar. Hadis-i şerifde Cenab-ı Peygamber “aleyhissalatü vesselam”; Bu dünya mel’ûndur, bu dünyada Allah rızası için olmayan her iş de mel’ûndur, buyurdular. Bu niyetle yapılan her iş âhiretlik olur, Cennetlik olur. Ama âhiret niyeti olmadan yapılan işlerin hepsi dünyalık olur. İsterse … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 3927(Cuma’nız Mübarek Olsun Efendim)

Allahü tealaya emanet olunuz efendim ali zeki osmanağaoğlu Büyükler buyurdular ki; Abdülhakîm Efendi hazretleri buyuruyorlar ki; Bu büyüklere rastlamak, bu büyüklerle görüşmek, anka kuşu gibidir. Anka kuşunu istediğin kadar ara, nerede olduğu belli değildir. O kadar mühimdir, o kadar tatlıdır, o kadar mahremdir. Ne gibi? Mesela çarşıya gidersin, yol kenarında bilezik, kolye vardır, hepsi sahtedir. … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 3925

Bir gün mübarek Hocamız sordular; Efendim, kâffe-i ehli imanın ervahına denilse bu herkesin ruhuna gider mi? Gider, buyurdular. Peki isim saymaya ne gerek var? Çünkü Cuma günleri mübarekler bir hatim duası yapıyordu, bir veya bir buçuk saat ne kadar isim varsa hepsini sayıyordu. O güne kadar vefat eden ehibbanın isimleri, amca, teyze, torun, o güne … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 3924

Hocamız “Allah rahmet eylesin” birgün buyurdular ki; Efendim, Şâh-ı Nakşibendi hazretleri secdeye varıp Allahü tealaya duaya başlamış. Demiş ki, Ya Rabbi, ümmeti Muhammedin hali çok fena. Gençler dinden uzaklaşıyorlar. Bunlara islah olması için nasıl hizmet etmeliyim de bunlar islah olsunlar. Çünkü bunlar uzun uzun nasihatleri dinlemezler zaten. Mübarek bunu altıyüz sene evvel söylüyorlar. Yalvarmalarının neticesinde … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 3922

Eshâb-ı kirâmı çok seviyoruz; cenab-ı Peygamberin “aleyhissalatü vesselam” talebeleri oldukları için. Her şey Allah için sevilir, Allah için sevilmez. Allahü tealaya kavuşturacak varlıkları yok sayamayız. Çünki ilkler olmazsa, ikinciler olmaz. Onlar bize anlatmasa, biz kime anlatacağız? Allahü tealanın kendisine giden yollardan, diğer peygamberler dahil, bir kapı açıktır, o da Muhammed ‘aleyhisselam”dır. Onun kalbinden geçen, öbür … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 3921

Şâh-ı Nakşibend hazretleri “kuddise sirruh”; hocam bana bir iş, bir görev diyen talebesine buyurmuşlar ki; Sana bir iş vereceğim, keşke yapabilsen.. Onu yap, yeter; evliya olursun. Beni taklit et! İşte Mübarekleri ne kadar taklit edebilirsek, seviliriz. Mübareklere benzemeye çalışan arkadaş, hiç elde değil, sevilir. Ama kendine benzemeye uğraşırsa, mahvolur. Dolayısıyla, başka yerde hiç hayat aramayın. … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 3919

Din bir bütündür, aslı ilimdir. İlmi olmayanın dini olmaz. Cahillik, dinin en büyük düşmanıdır. İlim, İslâm âliminden öğrenilir. Vefat etmişler ise, kitaplarından öğrenilir. Ama insan kendi kendine âlim olamaz. Eğer kendi kendisini âlim zan ediyorsa, onun hocası şeytandır. Şeytan öğretir, o da yazar. Ama ne yazar? Allah korusun, felaket olur! Öğreteni olmayanın, hocası olmayanın hocası … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 3918

Herkes kendisi için şunu sormalıdır. Rabbim beni nerede istihdam ediyor? Rabbim beni nerede kullanıyor? Onun için insan, Rabbimizin nerede kullandığına baksın, ona göre karar versin. Ama mübarek Hocamız buyurdular ki; Bu asırda, bu zamanda, cenab-ı Allahın en çok sevdiği ibadet, Allahın dinini yaymaktır. Cenab-ı Hakkın dinine hizmet eden, bedenen, mâlen veya dua ile Onun dininin … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 3916

İmam-ı Rabbani “kuddise sirruh” hazretleri Peygamber Efendimiz “aleyhissalatü vesselam”ın tam vekilidir, tam vârisidir. Ondan sonraki büyükler de böyledir, Ondan önce gelenler de böyle idi. Allahü teala uygun olmayan kalbe bu cevheri vermez. Mübarek Hocamız buyurdular ki, Allahü teala kıymetli olan şeyi, cevheri çöpe atmaz. Bizim yolumuz sıkıntı yoludur. Mübarekler buyurdular ki; bu hizmetlerin zerresini kendimizden … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 3914

Hadis-i şerif var. Peygamber efendimiz ‘sallallahü aleyhi ve sellem’ buyuruyorlar ki; Bir mü’minin yüzüne Allah rızası için, muhabbetle bakan, Arşın altında gölgelenecektir. Mevlâna Hâlid-i Bağdâdi hazretleri de ‘kuddise sirruh’ buyuruyorlar ki; Ellibin senede olacak işler, mü’mine, Arşın altında kılacağı iki rekat namaz kadar olacaktır. Mübarek Hocamız “Allah rahmet eylesin” buyurdular ki; Bir mü’min, bir mü’mini Allah rızası … Devamını oku