Âb-ı Hayat – 4225

Bir mübarek zata, seni âhirette hesaba annenin mi yoksa babanın mı çekmesini istersin, ikisinden birini seç deseler hangisini seçersin demişler. O da ikisini de kabul etmem demiş. Peki seni kim hesaba çeksin demişler. O da, Rabbim demiş. Annemin şefkati, babamın merhameti Rabbiminkinin yanında deryada bir damla kadar kalır. O bir damlayı da bütün mahlûkatına dağıtmış. … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 4224

İmam-ı Rabbani hazretlerine bir talebesi gelmiş, efendim, beni Mankpûra gönderin, orada bir tekke açayım, orada faydalı olayım, yolunuzu, Ehl-i sünneti anlatayım, demiş. Hay hay, buyurmuşlar. Mankpûra gitmiş, tekkeyi açmış. Efendim, burada büyük büyük tekkeler var. Kadiriyye tekkesi var, Çeştiyye tekkesi var; bize hiç gelen giden yok. Biz hanımla baş başa kaldık, diye altı ay sonra … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 4222

Mübareklerin üzerimizde hakkı vardır. Rabıta demek, sevdiğin zâtla irtibat kurmak demektir. Seni bataklıktan, çöplükten kurtaran zâtın hakkı çok büyüktür. O buyuruyor ki; Benim hakkımı gözetmek istiyorsanız, size ondört tane hazine (kitaplar) bıraktım, talebelerimi bıraktım, bunlar size yeter. Beni arayan, kitaplarımın satırlarının arasında bulsun. Yetmez mi? Tam İlmihâli anlatırken Mübarek Hocamız buyuruyorlar ki; Ben baştan sona … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 4221

Kalpteki iman nûrunun devam etmesi, parlaması, iki şey ile mümkündür. Birincisi, ibadettir. Hem sahih olacak, hem makbul olacak. İkincisi, rabıtadır. Rabıta demek, dinimizi öğreten zâtın hakkını ödemek demektir. Çünki hakkı var. Biz Mübarek Hocamızı görmeseydik, burada ne işimiz vardı? Mübareklerin sevgisi, öğretmektir. Öğrettiklerinin tercümesi, İslamiyettir. Doksan türlü meslek sahibi olanlar var, kimin umurunda? Hepsi kelime-i … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 4219

Bütün hayatımız boyunca Allahü tealanın rızası için yaptığımız hizmetlerin, ibadetlerin hem sahih olması, hem de makbul olması lazımdır. İbadetlerin sahih olması, cenab-ı Hakkın arzu ettiği gibi, cenab-ı Peygamberin ‘aleyhissalatü vesselam’ bildirdiği gibi şartlarına uygun olması lazımdır. Bir de makbul olması lazımdır. Şartlarına uygun olması için de, mutlaka ilim ve amel şarttır. Bilmeden hangi şartlara uygun … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 4218

Her an hepimiz imtihana tâbiyiz. Nasıl ki sınıfta kalmak, ikmale kalmak ve sınıfı geçmek üç kısımdır, âhirette de sınıfta kalmak, sınıfı geçmek ve ikmale kalmak vardır. İkmale kalmak, kurtulmak alametidir. Allahü teala muhafaza eylesin, sınıfta kalmak veya geçmek ne ile ölçülecek? Tevatürle. Allah rahmet eylesin, Mübarek Hocamız ‘kuddise sirruh’ altıncı cüz’ü okurlardı. Sûre-i Mâide var, … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 4216

Efendim, okuyoruz, çalışıyoruz fakat biz acaba o buyurduklarınızdan nasibimiz var mı yok mu, yani biz hakikaten feyz alıyor muyuz alamıyor muyuz? Mübarek Hocamız onun da cevabını veriyorlar, buyuruyorlar ki; “Eğer dünyaya karşı sevgisi azalıyorsa feyz geliyor demektir. Dünya muhabbetinde zerre bir azalma yoksa hatta bilakis artış varsa bu, felakettir. Bunun iki sebebi olur. Ya büyük … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 4214 (Cuma’nız Mübarek Olsun)

ali zeki osmanağaoğlu Büyükler buyurdular ki; Bir mübarek zat varmış, cemaat ile namazları kılmışlar, derken bir kaç kişi daha gelmiş, onlar da namaza durmuşlar fakat bir tanesi eğilirken kalkarken takkesi düşmüş başından. Beyaz bir takkesi varmış, düşmüş. Hemen o mübarek zat almış takkesini, namazdakinin başına koymuş. Ve o talebe diyor ki; ondan sonra tek harf … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 4212

Şibli hazretleri, “400 hocadan ders okudum. 4000 hadis-i şerif ezberledim, Biri ile amel ettim kurtuldum” buyurmuş.O hadis-i şerif; Dünyaya dünyada kalacağın kadar, âhirete âhiretde kalacağın kadar çalış. Allaha muhtaç olduğun kadar itaat et. Ateşe dayanabileceğin kadar günah işle. İnsan demek âciz demekdir. Dinimiz insana aczini, kulluğunu, abdiyyetini bildirmek için gelmiştir. Abdiyyet ademiyyet demektir. Yani nihai hedefin hiç … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 4211

Duanın kabul olma ihtimali çok zordur, çünki bazı şartları vardır. Helal yiyecek, günah işlemeyecek ama beddua etmenin hiçbir şartı yoktur. Çok tehlikeli. Onun için abiler, bir ağaçla cebelleş ama bir insanla cebelleşme. Maazallah öyle bir saate gelir ki, perdelerin açık, duanın kabul olduğu bir âna gelir, yedi sülalen gider. Cenab-ı peygamber “aleyhissalatü vesselam”; Allahü tealanın … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 4209

Mübarek Hocamız “Allah rahmet eylesin” buyurdular ki; Allahü teâlânın sevdiği seçilmişlerin kitâblarını okumakla şereflenmek, ni’metlerin en büyüğü, en kıymetlisidir. Bu büyük, bu kıymetli ni’mete kavuşmak, okumakla şereflenmek ve okumakla lezzet almak se’âdetine kavuşan kimse, dünyânın neresinde olursa olsun, kimlerin arasında bulunursa bulunsun, yalnız değildir, garîb değildir. Hep o büyüklerle berâberdir. O büyüklerin yazıları okunduğu, ismleri … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 4208

Benim de hocamızda gördüğüm bazı husûsiyetler, hasletler var. Başka kimsede görmediğim, Onlara has özellikler var. Mübarek Hocamızın muvaffak olmasının üç sebebi vardır. Birincisi, ben ömrümde Mübarekler kadar hocasını seven birisini daha görmedim. Hiçbir zaman üzüme bakmadılar, hep söze baktılar. Yani Onlar hocalarının verdikleri emirlerin, gösterdikleri istikametin bir milim dışına çıkmadılar. İtaatleri ile bunu ispatladılar. Aşk … Devamını oku

Âb-ı Hayat – 4206

Birisi, bu sevginin sınırı nedir, diye sormuştu: Sevgi itaattir. Kim Allahü tealanın emirlerine ne kadar çok itaat ediyorsa, o kadar çok seviyor demektir. Kim Resûlullah efendimizin “aleyhissalatü vesselam” emirlerine çok uyuyorsa, o, Resûlullah efendimizi o kadar seviyordur. Kim ne kadar hocasının emirlerine, buyruklarına itaat ediyorsa, o kadar hocasını seviyordur. Herşey Allahü teâlânın irâdesi ile olmakdadır. … Devamını oku