Talebeliğe kabul edilmeyen kadı!

Türkistân’ın en büyük velîlerinden Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerinin huzûruna bir gün bir kadı, yâni hâkim gelip;   “Efendim, beni de talebeliğe kabul edin” diye ricâ etti.   Ne hikmettir, bilinmez.   Kabul etmedi mübârek.   Tekrar tekrar arz etti.   Hattâ çok yalvardı.   O yine iltifat etmedi.   Cevap da vermedi.   Bir talebesi;   “Efendim, falan kadı, talebeliğe … Devamını oku

Hemen çıkın evlerden!

Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri, Taşkent’e gidecekti…   Mevsim ilkbahardı.   Yolda akşam olunca bir talebesinin evinde misâfir oldu.   Biraz sohbet ettiler.   Yatma vakti gelince;   “Evlât! Sen de benim yanımda yat” buyurdu ev sâhibine.   Talebe de;   “Başüstüne efendim” dedi.   Ve aynı odada yattılar ikisi.   Talebe tam uykuya dalmıştı ki, bir “ses” duyup … Devamını oku

Rûhunuzu faydalı ilimlerle doyurun!

Türkistân’ın en büyük velîlerinden Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerinin kabr-i şerîfi Semerkant’tadır.   Bu zât bir gün;   “Kardeşlerim! Doğru kitap okuyun, rûhunuzu faydalı ilimlerle doyurun. Nasıl ki, bedenimiz gıdâya muhtaçsa, rûhumuzun da buna ihtiyâcı var” buyurdu.   Ve şöyle devam etti:   “Bedenimiz topraktan yaratıldığı için onun gıdası, topraktan çıkan şeylerdir, ekmek gibi, su gibi, meyve ve sebze gibi. … Devamını oku

Sana, kardeşine yardım etmek yakışır!

Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri devrinde zamânın Sultânı, Ahmed Mirza olup, bu zâta bağlıydı.   Hem de gönülden.   Kardeşi Sultân Mahmud da, başka bir yerin hükümdârıydı. Ama bu, kardeşi Ahmed Mirza’nın toprağına göz dikmiş, savaşmak istiyordu.   Ahmed Mirza, bu hâli Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerine arz etti. Büyük velî, kardeşine mektup yazdı:   “İkiniz kardeşsiniz ve hükümdârsınız. Savaşmak … Devamını oku

“Niyetin Allah içinse…”

Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri talebeleriyle bir yere gidiyorlardı ki, bir ara “kâğıt kalem” istedi talebelerin birinden.   “Ebû Saîd” yazdı.   Ve koydu cebine.   Sonra da bir “Fâtiha” okudu onun için.   Fakat kimse bir şey anlamadı.   Bir talebe sordu:   “Efendim, Ebû Saîd ismini, o kâğıda niçin kaydettiniz?”   Büyük velî, ona;   “Bu, … Devamını oku

Senin, Sultân’la ne işin olur ki?!.

Türkistân’ın en büyük velîlerinden Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri zamânında Mirza Abdullah diye bir sultân vardı ki, bu büyük zât onu görmeye gitmişti bir zaman.   Kapısını çaldı.   Çıkan görevliye;   “Sultân’ı görmek için gelmiştim” buyurdu.   Adam edepsizdi.   Küstah bir tavırla;   “Bizin pâdişahımız pervâsız biridir. Onunla görüşmek, öyle kolay değildir” dedi.   Büyük zâtı küçümsedi.   … Devamını oku

“Eğer şeyhlik yapsaydım…”

Türkistân’ın en büyük velîlerinden Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri ekseri sultânlara gider, tesirli sözleriyle onlara nasîhat ederdi.   İslâmı kuvvetlendirirdi.   Üstlerinde öyle çok nüfûzu vardı ki, cihan pâdişahları boyun eğmişlerdi bu büyük velîye.   Nitekim kendisi;   “Eğer şeyhlik yapsaydım, hiçbir şeyh bir yerde bir talebe bulamazdı. Ama bize başka vazîfe verildi” buyurmuştu yakınlarına.   Sordular:   “O, hangi … Devamını oku

Kaybolan köle!..

Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerini sevenlerden birinin, çok beğendiği, emîn, güvenilir bir hizmetçi kölesi vardı.   Kaybetti bir gün onu.   Çok aradı, bulamadı.   Yine böyle ararken Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerini gördü.   Koşturdu hemen.   Tuttu atının dizginini.   Ve derdini anlatıp;   “O, benim her şeyimdi, ne olur hâlledin bu derdimi” dedi.   Âdeta yalvardı.   Büyük … Devamını oku

Memleketine hemen git ve gel!

Türkistân’ın en büyük velîlerinden Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerinin bir talebesi vardı.   Onu çok severdi.   Bir gün çağırıp;   “Ey evlâdım! Bu aralar memleketine gitmeyi düşünmüyor musun?” diye sordu.   Genç talebe;   “Hayır hocam, bir mecburiyet olmadıkça yanınızdan ayrılmak istemiyorum” dedi.   Buyurdu ki:   “Ama gitmen gerekiyor oğlum.”   Çocuk merak etti:   “Neden hocam?”   … Devamını oku

Evliyânın himmeti dağı bile devirir!

Türkistân’ın en büyük velîlerinden Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerinin kabr-i şerîfi Semerkant’tadır.   Bir talebesi vardı.   Ticâret işlerini yapardı bu büyük velînin.   Bir gün büyük bir kervanla ticâretten dönüyorlardı ki, bir grup eşkıyâ ile karşılaştılar birden…   Herkes çok korktu.   Ama o, hiç korkmadı.   Kendi kendine;   “Bu, hocamın işidir, öyleyse o bana yardım eder” dedi. … Devamını oku

Şaşkın hizmetçi!

Türkistân’ın en büyük velîlerinden Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerinin kabr-i şerîfi Semerkant’tadır.   Bir gün hizmetçisine;   “Bana Semerkant’tan biraz bal getir” buyurdu.   Hizmetçi;   “Peki efendim” dedi.   Ve hemen çıktı yola…   Hocasının emrettiği kadar bal satın alıp tam dışarı çıkıyordu ki, dükkâna bir “kadın” girdi…   Genç ve güzeldi.   Şeytana uydu.   Ve şehvetle baktı … Devamını oku

Bu yaptığın doğru mu?

Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri, bir gün, fakir bir sevdiğine misâfir oldu.   Garip, üstâdını görünce çok sevindi…   Cennetle müjdelenmişti sanki…   Fakat bunun, genç ve güzel bir oğlu vardı ki, bilmiyordu bu zâtın kim olduğunu.   İlk defâ görüyordu zîra.   Bir kenara çekildi.   Ve suratını asıp oturdu.   Hiç ilgi göstermedi bu büyük velîye. … Devamını oku

Tevâzu gösteren yükselir…

Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerini çok seven bir “genç” vardı.   Bu, bir gün nefsine uydu.   Şarap almış evine götürüyordu.   Ama götüremedi.   Şarap testisi bir duvara çarptı.   Ve kırıldı birden…   İçindekiler döküldü yollara.   Delikanlı çok üzüldü!   Çok da pişmân oldu.   Ama anladı, bunun bir “îkaz-ı İlâhî” olduğunu.   Oradan geri … Devamını oku