Uyanıkken ele geçene bak evlâdım!

Balıkesir’de yaşıyan velîlerden Narlı Dede’nin kabr-i şerîfi, Havran ilçesinin Temaşalık köyü yakınındadır. Talebesinden biri, bir gece Efendimizi gördü rüyâsında.   Ve kendilerine;   “Yâ Resûlallah! Bu zamânın en fazîletlisi kimdir?” diye sordu.   Efendimiz;   “Senin hocandır.” buyurdular.   Sevinç içinde uyandı… Sabah olunca koştu hemen hocasının huzûruna.   Gördüğü rüyâyı anlatacaktı ona.   Hocası sordu:   “Rüyâ mı … Devamını oku

Saat tamircisi gencin duası…

Basra’da yetişen velîlerden Ebû Saîd bin el-Arabî hazretleri, Mekke’de ikâmet ederdi. 952 senesinde orada vefât etti.   Onun zamânında, “saat tâmirciliği” yapan bir genç, “mürşit” arıyordu yana yana. Seherleri; “Yâ Rabbî! Beni sevdiğin bir kuluna kavuştur” diye duâ ederdi.   Olacak bu ya…   O günlerde, dergâhın saati bozuldu âniden.   Ebû Saîd hazretleri, o genci tanıyordu. Talebeden biriyle çağırttı onu … Devamını oku

Onun bizden ne farkı var?..

Nişâbur’da yetişen velîlerden Ebû Câfer bin Sinan hazretleri 923 senesinde vefât etti.   Bir gün bâzı talebesiyle kıra gezintiye çıkmıştı.   Ancak talebe arasında yeni gelen bir genç vardı ki, nedense büyüklüğüne inanmıyordu bu zâtın.   Onu sevmiyordu.   Sevemiyordu.   Kendi kendine;   “O da insan, biz de. Onun bizlerden ne farkı var ki?” diyordu.   O böyle … Devamını oku

Beni çok sevindirdin evlâdım!

Anadolu velîlerinden Palamut Dede’nin bir menkıbesi anlatılır halk arasında:   Şöyle ki:   Evinde hiç yiyecek yoktu bir gün.   Olacak bu ya, o gün de bir misâfiri geldi uzaktan.   Ona ikrâm edecek bir şeyi olmayınca çâresizlikten iyice sıkılmıştı ki, o anda çalındı kapısı.   Gelen, genç komşusu idi.   Elinde bir tepsi vardı.   … Devamını oku

Rüyâda ikram edilen hurmalar!..

Ebû Câfer El-Meczum hazretlerinin bir sevdiği, Resûlullahı rüyâda gördü bir gece…   Efendimiz, bu zâtın dergâhını teşrîf etmişlerdi. Önlerinde de bir tabak hurma vardı. O hurmadan bir avuç alıp buna verdiler.   Adam alıp saydı.   On yedi tâne idi.   O anda uyandı. Çok heyecânlıydı!   Kendi kendine; “Hayırdır inşallah, bakalım rüyâ neye çıkacak?” dedi.   Merak … Devamını oku

Dilinde tutukluk olan adam!

Bağdat’ta yetişen velîlerden Ebû Câfer Haddâd El-Kebîr hazretleri zamânında bir adamın dilinde biraz tutukluk vardı.   Zor konuşuyordu…   Bir gece yatmadan;   “Yâ Rabbî! Bu hastalığımın şifâsı her nedeyse, o şeyi bana bildir” diye duâ etti ve yattı.   Rüyâda bu zâtı gördü.   Ve kendisine;   “Hocam! Bende dil tutukluğu var, ne yapmamı tavsiye edersiniz?” diye sordu.   … Devamını oku

Kazandığını muhtaçlara dağıtırdı…

Allah dostlarından Ebû Câfer Haddâd hazretleri, aslen Bağdatlıdır. Dünyâya değer vermemesi ve ibâdete düşkünlüğüyle tanınırdı.   Demircilik yapar, günde bir dînar on akçe kazanınca, işi bırakırdı.   Eline geçen parayı, akşamla yatsı arasında dağıtırdı.   Fakîrleri dolaşırdı.   Kapılarını çalardı.   Kazancının tamâmını böyle dağıtır, kendine bir şey ayırmazdı.   Oruç tutmak haram olan Ramazan Bayramının birinci günüyle Kurban Bayramının dört … Devamını oku

O zat gelince ayağa kalkmayalım!

Anadolu velîlerinden Yûsüf Sinan Efendi’nin ziyâretine, Sultân gelirdi zaman zaman. Bâzen de sultân onu çağırıyordu sarayına.   O geldiğinde saray görevlileri karşılar, hürmetle selâmlayıp kapının perdesini kaldırırlardı.   Ancak bir süre sonra değişmişti görevliler.   Yeni gelenler bilmiyordu bu zâtın büyüklüğünü. Eskiler tembîh ettiyse de aldırış etmediler.   Ve bir gün, bu velî zâtın saraya geleceği duyuldu.   Görevliler fısıldaştılar: … Devamını oku

Dergâhı terk eden genç!..

Anadolu velîlerinden Yûsüf Sinan Efendi zamânında bir genç, köyünden çıkıp geldi bu zâtın dergâhına.   Ve başladı derse.   Çok sevdi bu zâtı.   Yûsüf Sinan Efendi, onun bu hâlis sevgisini gördü. Ve kendi tesbîhini ona hediye etti.   Ancak ne hikmettir bilinmez, köyünde davarları ölmeye, sulu tarlaları kurumaya başladı gencin.   Bozuldu işleri.   Şeytan vesvese … Devamını oku

Velilerin kitâbını okuyanın kalbi nurlanır

Irak’ta yetişen velîlerden Ebû Bekr-i Vâsıtî hazretleri aslen Fergânelidir. Merv’e yerleşti. 932 senesinde vefât etti.   Onun zamânında bir grup “insan” geldi bu havâliye.   Sokak sokak dolaşarak ateş yemek, ateşe girmek, yâhut dilleri üzerinde kılıç gezdirmek gibi gösteriler yapıp insanların dikkatlerini çektiler.   Halk bunu gördü.   Bu zâta gelerek;   “Hocam! Bu insanların yaptıkları şeyler … Devamını oku

Allah için yoruluyorum!

İran’da yaşayan velîlerden Ebû Bekr Tamistânî hazretleri, 951 senesinde Nişâbur’da vefât etti.   Bu zât ömrü boyunca insanlara faydalı oldu.   Sıkıntısını giderdi Müslümanların. Çünkü o, insanlara hizmeti, ibâdet biliyor ve bu yolda hâtırına bile getirmiyordu kendi menfaatini.   Hanımı, onun bu hâline acıyordu…   Sordu bir gün:   “Efendi! Ne bu hâlin?”   “Ne olmuş hâlime?”   “Ne … Devamını oku

“Estağfirullah, biz yemek seçmeyiz…”

Anadolu evliyâsından Mustafa Emîn Ağa, lokmasına çok dikkat eder, helâlden yerdi mutlaka.   Bir gün kendini bilmez biri, aklı sıra imtihana yeltendi bu “Hak dostu”nu.   Evine dâvet etti.   Yemek ziyâfetine.   Gûya haram parayla hazırladığı yemeği yedirecekti ona.   Emîn Ağa dâveti kabul etti.   Ve gelip oturdu sofraya.   Ev sâhibi iltifat edip;   “Buyurun … Devamını oku

“Yanlış düşünüyorsun evlâdım!..”

Anadolu velîlerinden Mustafa Emîn Ağa’nın talebesinden biri, bir gün izin alıp köyüne gitti.   Ancak orada şeytan musallat oldu gence.   Vesveseler verdi.   O da buna aldandı.   Ve kendi kendine;   “Sahi ben, niçin bir hocaya tâbi olup tıkıldım şu medreseye. Burada ilim öğrenip de ne yapacağım? Boş ver, köyüme gelmişken bir daha dönmeyeyim. Burada … Devamını oku