Ölümden bahsediyorlarsa

Behâeddîn-i Buhârî hazretleri şöyle anlatıyor:   Tasavvufa girdiğim ilk günlerde sohbet eden iki mümin görseydim, dinlerdim onları.   Ahiretten, ölümden bahsediyorlarsa ferahlardım.   Dünyalık konuşurlarsa beğenmez, terk ederdim o yeri.   Bir gün kumarhaneye düştü yolum.   İki kişi, kendilerinden geçmiş hâlde kumar oynuyorlardı…   Onları takip ettim.   Birisi hep kaybediyordu.   Yine de vazgeçmiyordu. … Devamını oku

Nefsin sana düşmandır

Behâeddîn-i Buhârî hazretleri anlatıyor:   Gençliğimde mübarek bir zatla yakınlığım olmuştu…   Kendisine dedim ki:   “Bana nasihat edin.”   Cevaben “Nefsin sana düşmandır. Dikkat et, günahlar karşısında seni mağlup etmesin. Bu yolda asıl maksat; nefsi temizlemektir” dedi.   Hoşuma gitti.   Ve kendisine;   “Efendim, teveccüh buyurun da bu işi yapmam kolay olsun” dedim.   “Öyleyse insanlardan … Devamını oku

“Efendim, cennete ne ile girilir?”

Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin annesi şöyle anlatıyor:   Oğlum Behâeddîn dört yaşındaydı ki, kerâmetleri görülürdü zaman zaman.   Bir ineğimiz vardı.   Yavru yapacaktı.   Doğurmasına bir ay vardı ki, oğlum Behâeddîn, bana;   “Anneciğim! Bu inek beyaz başlı bir yavru doğuracak” dedi.   Aradan üç ay geçti…   O inek doğurdu.   Buzağı, beyaz başlıydı gerçekten. … Devamını oku

“Allah’tan belâ değil, âfiyet istenir”

Buhâra’da Kasr-ı ârifân diye bir köy vardı ki, Behâeddîn-i Buhârî hazretleri bu köyde doğmuş olup, kabr-i şerîfi de bu köydedir.   Muhammed Bâbâ Semmâsî hazretleri bu köyden geçseydi;   “Bana, burada güzel bir koku geliyor. Bu köyden çok büyük bir evliyâ zât çıkar ve bütün cihana feyiz saçar” derdi.   Bir müddet geçti.   O zât dünyâya geldi. … Devamını oku

Dînimi öğrenmek istiyorum

Bağdat’ta yetişen Alî Bekkâ hazretleri, evliyânın büyüklerindendir… O devirde bir genç, İslâmiyeti öğrenmek istiyordu.   Bir gece yattı.   Ve uyumadan;   “Yâ Rabbî! Ben dînimi doğru öğrenmek istiyorum, bana yardım et” diye duâ etti.   O gece rüyâ gördü.   Nûr yüzlü bir ihtiyar,   O gence sordu ki:   “Sen dînini mi öğrenmek istiyorsun evlâdım?”   … Devamını oku

Mümin, günahtan çok korkar!

Mısır’da yetişen evliyâdan Zünnûn-i Mısrî hazretlerinin kabr-i şerîfi de Mısır’dadır.   Bir gün bu zâtın huzûruna genç bir Müslüman geldi.   Ve kendisine;   “Sâlih bir Müslüman nasıl olur efendim?” diye sordu.   Büyük velî;   “Sâlih mümin odur ki; bir günah işlerim diye korkar ve korkudan kalbi titrer!” buyurdu.   Ve îzah etti:   … Devamını oku

Cenâzeye katılan kuşlar!..

Zünnûn-i Mısrî hazretleri zamânında o yerin, “sirbaç” diye bir mahallî yemeği vardı ki, çok sevilen bir yemekti o yörede.   Onu ne zaman yemek istese, kendi kendine “Ey nefsim! Eğer şunu yaparsan onu sana yediririm” der ve o işi yaptırırdı nefsine.   Yine bir gün geldi.   Nefsi istedi bu yemeği.   O zaman da; “Ey nefsim! Kur’ân-ı kerîmi … Devamını oku

“Malın çoksa fakîrlere dağıt!”

Büyük velî Zünnûn-i Mısrî hazretleri zamânında Mısır’da zengin bir adam, kendisine çok güzel bir kâşâne yaptırmıştı.   Ne güzel oldu diye, bu evin etrâfında geziyordu ki, Zünnûn-i Mısrî hazretleri gördü onu.   Yanına geldi.   Ve “Ey kişi! Bir dünyâ evine bunca emek değer mi? Üç gün sonra göçersin bu evden. Sen, kendine cennette ev yap ki, o ev çıkmaz … Devamını oku

“Biz seni denedik!..”

Mısır’da yetişen evliyâdan Zünnûn-i Mısrî hazretleri zamânında bir kimse vardı ki, bunun işi, her yeri gezip tanışmaktı insanlarla. Zünnûn-i Mısrî ismini duydu bir gün.   İnsanlar, o zât için;   “Bu büyük zât, Mısır’da yaşayan ve İsm-i âzamı bilen bir evliyâdır” dediler kendisine.   Mısır’a gidip buldu evini.   Huzûruna girdi ve;   “Bana İsm-i âzamı öğretir misiniz” … Devamını oku

Bir küp altını fakirlere dağıttı!

Mısır’da yetişen evliyâdan Zünnûn-i Mısrî hazretleri henüz doğru yolu bulmamıştı ki, bir gece fakîrlerle sabahlamıştı bir yerde.   Sabahleyin uyandı.   O gün bir küp gördü.   Toprağa gömülüydü.   Eşeleyip çıkardı ki, içi altın dolu.   Ve “Allah” yazısı vardı kapağının iç yüzünde.   Bu yazıyı görünce çok sevindi…   Öyle ki; altını görünce bu kadar sevinmemişti.   Altınları … Devamını oku

Öyle kullar vardır ki…

Mısır’da yetişen evliyâdan Zünnûn-i Mısrî hazretleri, gemiyle yolculuğa çıktı bir gün. Ancak cüzdanını bir yankesiciye kaptırdı.   Bütün parası ondaydı.   Ücretini ödeyemeyince, gemici kızdı ve zulmetmeye başladı.   Büyük velî kalbinden;   “Yâ Rabbî! Suçum olmadığını ancak sen biliyorsun, beni, bu zâlimlerden kurtar” diye yalvardı.   O anda garip bir şey oldu…   Suyun yüzü, yüzlerce balıkla … Devamını oku

Oğlumu timsah kaptı!

Mısır’da yetişen evliyâdan Zünnûn-i Mısrî hazretlerine, bir gün yaşlı bir kadın, telâşla gelip;   “Efendim, ne olur, oğlumu kurtarın!” diye yalvardı.   Mübârek sordu:   “Ne oldu oğluna?”   “Nehirde timsah kaptı, çabuk olun, kurtarın oğlumu.”   Zünnûn hazretleri;   “Peki bacım” dedi.   Geldi Nil kenarına.   Ve ellerini açıp;   “Yâ İlâhî!.. Bu kadının oğlunu, o … Devamını oku

Her şeyin kıymetini ehli anlar

Mısır’da yetişen evliyâdan Zünnûn-i Mısrî hazretlerinin tanıdığı bir “genç” vardı ki, bilmiyordu bu zâtın kıymetini.   Büyüklüğünü inkâr ediyordu.   Hattâ kendisini kötülüyordu.   Bir gün çağırdı bu genci.   Kıymetli bir yüzük verip;   “Bunu, şu çarşı esnafına bir bir göster. Kim ne kadar para veriyor, öğren” buyurdu.   Delikanlı; “Peki” dedi.   Ve bütün çarşıyı dolaştı.   … Devamını oku