Sultânın fermânı!..

Alî Râmitenî hazretleri yakınlarını alıp Hârezm vilâyetine gitti. Kenar bir mahalleye yerleştiler. İki talebesini Sultâna gönderdi. Gençler gittiler. Ve “Sultânım! Fakîr bir dokumacı, sizin topraklarınıza geldi. İkâmet için izninizi istiyor” dediler. Sultân kırmadı gençleri. “Oturabilir” deyip, bir de mühürlü bir “belge” verdi ellerine. Bu zât bu belgeyi aldı. Pazar yerine vardı. Bir iki işçiye yaklaşıp; “Size bir teklîfim var. Bugünkü ücretiniz benden. … Devamını oku

Seyyid Atâ’nın kaçırılan oğlu!..

Buhâra’da yaşayan Alî Râmitenî hazretleri zamânında “Seyyid Atâ” adında sâlih bir kimse vardı ki, bu büyük velînin büyük zât olduğunda şüphesi vardı biraz. Tâ ki, bir güne kadar… O gün haydutlar geldi. Ve oğlunu kaçırdılar. Seyyid Atâ, çok üzüldü! Ancak bu belânın nereden geldiğini tahmin etmişti. Önce tövbe etti. Sonra büyükçe bir ziyâfet tertip etti. Şehrin eşrâfını da çağırmıştı. … Devamını oku

“Şeytanı kovmak için gidiyor!..” 

Buhâra’da yaşıyan Alî Râmitenî “kuddise sirruh” hazretleri, talebesiyle bir yere gidiyorlardı ki, havada beyaz bir “kuş” gördüler. Başları üzerine geldi. Ve iyice alçalarak; “Kâmil er ol yâ Alî!” dedi. Ve havalandı tekrar. Talebeler çok duygulandılar bundan. Hattâ birçoğu kendinden geçti. Hiç böyle bir şey görmemişlerdi ömürlerinde. Zîra kuş konuşuyordu. Kendilerine gelince; “Efendim, o kuşun hikmetini … Devamını oku

Evliyânın gönlüne girmek…

Buhâra’da yaşıyan Alî Râmitenî hazretleri bir gün sevdiklerine; “Bu yolda kemâle gelmek için çok çalışmak lâzım. Fakat bunun kolay yolu var” buyurdu. Merak ettiler: “O nedir efendim?” “Bir evliyâ zâtın kalbine girmek, onun sevgisini kazanmaktır. Onların gönlüne giren, çabuk kavuşur” buyurdu. ● ● ● Alî Râmitenî hazretlerinin sohbetine, insanlar her yandan akın akın gelirlerdi. O … Devamını oku

“Bir arzum var efendim!”

Buhâra’da doğan Alî Râmitenî hazretleri “kuddise sirruh”, İslâm âlimlerinin en büyüklerindendir. Dokumacılık yapıyordu. Bir gün evinde hiç yiyecek kalmamıştı. O gün de misâfiri geldi. “Ne ikrâm edeyim?” diye düşünüyordu. Talebeden biri vâkıf oldu bu hâle. Hemen bir pilicin içini pirinçle doldurdu, güzelce pişirdi ve götürüp takdîm etti. Hocası çok memnun oldu. Ve ikrâm etti onu … Devamını oku

Ölüm acısı çok şiddetlidir!

Bağdat evliyâsından Alî bin Muvaffak hazretlerine, bir gün “felçli” ve “kötürüm” bir kimseyi getirip “Efendim, bir duâ edin de şifâ bulsun” diye ricâ ettiler. On senedir felçliydi. Arabayla getirmişlerdi. Mübârek zât elini kaldırdı. Ve hastanın omuzuna koyup “Kalk, niçin arabada oturuyorsun?” buyurdu. Adam şaka sandı bu sözü. Lâkin ciddiydi mübârek. Elinden tutup; “Haydi, kalksana!” dedi … Devamını oku

Canım tâze hurma istiyor

Irak’ta yaşıyan velîlerden Alî bin Heytî hazretlerinin bir hizmetçisi vardı ki, hâl ehli bir kişiydi. Bir zaman hastalandı. Hastalığı gitgide arttı. Alî bin Heytî hazretlerine “Hocam! Canım tâze hurma yemek istiyor” dedi. Ancak hurma mevsimi değildi. Alî bin Heytî; “Evlât! Bu mevsimde tâze hurma bulunmaz, ama Ketfan vilâyetinde bolca vardır” buyurdu. Orada bir tanıdığı vardı. … Devamını oku

Derhâl çıkıp gidin buradan!

Irak’ta yaşıyan Alî bin Heytî hazretleri zamânında Acem Şâhı, Müslümanlarla savaşmak gâyesiyle her türlü tedbiri aldı. Ordusunu topladı. Müslümanların pâdişahı bunu öğrenince Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinden mânen yardım istedi. Büyük zât o anda Alî bin Heytî hazretleriyle sohbet ediyorlardı. Bu haberi aldı. Sohbeti bıraktı. Ve Alî bin Heytî’ye; “Hemen kalk! Düşman tarafına birini gönder ki, düşman askerini … Devamını oku

Uyurken nasıl sevap kazanılır?

Irak’ta yaşayan velîlerden Alî bin Heytî hazretleri, bir gün bir yere giderken bir hurma ağacının altında oturdu. Yorulmuş ve acıkmıştı. Yiyecek bir şeyi yoktu. Üstelik hurma mevsimi de değildi. Ama oraya oturur oturmaz canlandı o hurma ağacı. Birden yeşillendi. Ve meyve verdi. Tâze hurmalarla doldu ağaç. Bu hâli kendisi de görüp çok mahcup oldu! Utancından yüzü kızardı! … Devamını oku

Bu kötü hâlden bizi kurtarın!

Irak’ta yaşıyan velîlerden Alî bin Heytî hazretlerini “rahmetullahi aleyh”, bir grup âlim ziyârete geldiler bir gün. Onları içeriye aldı. İltifatlarda bulundu. Oturup sohbet ettiler. Âlimler, onun sohbetinden ve hikmetli sözlerinden çok istifâde etmişlerdi. Ama birkaçı hâriç. Onlar huzursuz oldu. Sevmediler bu zâtı. Nitekim kalkıp gittiler az sonra. Bu büyük velî, anlamıştı bunların niçin gittiklerini. Ama … Devamını oku

Misafir kabul eder misiniz?

Irak’ta yaşayan velîlerden Alî bin Heytî hazretleri, bir gün Irak’ın bir köyüne gitti, bir evin önünde durdu. Ve kapıyı çaldı. Kapı açılınca; “Kabul ederseniz misâfir geldim” buyurdu. Ev sâhibi onu tanımıyordu. “Buyurun” deyip içeri aldı. Hoşbeşten sonra, bu zât pencereden bir tavuğu gösterip; “Şu tavuğu benim için keser misiniz” buyurdu. Ev sâhibi; “Hayhay” dedi. Ve … Devamını oku

“Dünyâda en zor iş nedir?”

Irak’ta yaşayan velîlerden Alî bin Heytî hazretleri “rahmetullahi aleyh”, bir gün bir yere gidiyordu. Kavga edenlere rastladı. Yanlarına gidince, onlardan birinin öldürülmüş olduğunu gördü. Ancak kim öldürdü? Bu, belli değildi. Zîra her biri; “Ben öldürmedim” diyordu. Suçu diğerine atıyordu. Oradakilere: “Bu kimseyi hanginiz öldürdünüz?” diye sordu. Kimseden ses çıkmadı. Cevap gelmeyince; “Siz söylemezseniz, ölünün kendine sorarım” … Devamını oku

Dîne faydalı olmak için…

Alî bin Heytî hazretleri, Irak’ta yaşıyan büyük velîlerdendir. Yedi yaşındaydı… Açıldı kalp gözü. Bu zât, Ebül Vefâ hazretlerinin en çok sevdiği talebesi ve o devrin kutbuydu. Yâni her canlıya rızık gönderilmesi, dertlerin, belâların giderilmesi, hastaların şifâ bulması, onun vâsıtasıyla oluyordu. Yâni “kutb-u aktab” idi. Kutb-ül aktab, her devirde bulunması lâzımdır. Onsuz olmaz. Biri ölse, yerine başkası … Devamını oku