“Ey insanlar! Bu dünyâ vefâsızdır!”

Mekke’de yetişen âlimlerden Müslim bin Yesar hazretleri, bir gün sevdiği kimselere; “Kardeşlerim! Büyük olsun, küçük olsun, her günahtan kaçının. Zîra Rabbimizin gadabı, günahlar içinde gizlidir ve bilemeyiz ki, hangisindedir?” buyurdu. Ve ilâve etti: “Rabbimizin rızâsı da sevaplar içinde gizlidir. Bunun için her hayırlı işi yapmalı ki, Rabbimizin rızâsını kazanabilelim.” ● ● ● Bu zât vefât edince; bir sevdiği … Devamını oku

Kâbe’yi görünce yapılan duâ…

Mekke’de yetişen velîlerden Müslim bin Yesar hazretleri bir sohbetinde “Kâbe’yi ilk görünce yapılan duâ kabul olur” buyurdu. Hikmetini sordular. “Çünkü Kâbe-i şerîf çok kıymetli bir yerdir. Ama müminin kalbi daha kıymetlidir. Zîra Kâbe, kul yapısıdır. Kalp ise Allah’ın kudretiyle var olmuştur. Onun için bir mümini görünce yapılan duâ kabul olur” buyurdu. Sordular: “Nasıl duâ edelim efendim?” Buyurdu ki: “En … Devamını oku

Namazda kendinden geçerdi!..

Mekke’de yaşıyan Müslim bin Yesar hazretleri, Tâbiîn-i izâmdan olup çok ibâdet yapardı. Kalbini “Allah sevgisi” sarmış, “kul” olmanın tadına varmıştı. Namazı öyle güzel kılardı ki, görenler hayran olur, ibret alırlardı bu büyük velîden. Namaza durduğunda her şeyi unuturdu. Sanki bu dünyâdan çıkardı. Her şeyden habersiz olurdu. ● ● ● Bir gün Basra’da bir câmiye girdi. Ve namaza durdu. Birden “zelzele” oldu. Ve bir … Devamını oku

“Muvaffak olmanın sırrı nedir efendim?”

Basra’da yaşayan Muhammed bin Vâsi’ hazretleri, bir gün sohbetinde “Kardeşlerim! Bu dünyâ, küçük ve dardır. Bunun için burada, sıkıntı, keder vardır. Dünyâ işleri için sıkılan kimsenin gönlü, dünyâya dönük demektir” buyurdu. Ve ilâve etti: “Gönlünü âhirete çeviren, rahat eder. Çünkü ona giden yol, çok geniş ve sonsuzdur.” Sonra sordu onlara: “Kavgalar, ekseri dar yerlerde olur, öyle değil mi?” “Evet … Devamını oku

“Âhirette bunu sana sormazlar!”

“Âhirette bunu sana sormazlar!” Basra’da yaşayan Muhammed bin Vâsi’ hazretleri, Tâbiîn’in büyüklerindendir. Dünyâya zerre kadar îtibâr etmez, insanlar, nasîhatlerinden çok istifâde ederlerdi. Bir gün biri geldi. Bu büyük velîye; “Efendim, bana ‘kazâ ve kaderi’ anlatır mısınız” dedi. Cevâben mezarlığı gösterdi ona. Ama o, anlamadı. Bu defâ da ona; “Bu konu, geniş ilim ister. Kabirdekiler şimdi bununla hiç meşgul … Devamını oku

“Kardeşim, hesap var âhirette!”

“Kardeşim, hesap var âhirette!” Medîne’de yetişen velîlerden Muhammed bin Münkedir hazretleri kumaş ticâreti yapıyordu. Bir gün dükkânı çırağına bırakıp kendisi bir işe gitti. Döndüğünde çırağın, ucuz bir kumaşı pahalıya sattığını öğrendi. Çok üzüldü tabii. O kimseyi aradı. Nihâyet bulup “Ya bu satıştan vazgeç, ya paranın üstünü al, ya da gel, sana pahalı kumaştan vereyim” buyurdu. Adam şaşırdı: “Mühim değil … Devamını oku

Gözyaşları seccâdeyi ıslatırdı…

Gözyaşları seccâdeyi ıslatırdı… Medîne’de yetişen velîlerden Muhammed bin Münkedir hazretleri, Tâbiîn’dendir. Hadîs âlimi ve evliyâdır. Her gece ibâdet eder, Rabbine boyun bükmekten zevk alırdı. Bir gece yarısı, köşesinde namaz kılıyordu ki, birden ağlamaya başladı. Gözyaşları akıyordu. Seccâdeyi ıslatıyordu. Evdekiler uyanıp koştular yanına: “Ne oldu? Niçin ağlıyorsun?” Cevap yok. “Hasta mısın?” “Hayır.” “Bir yerin mi ağrıyor?” … Devamını oku

“Bir yetîme oyuncak alacağım”

“Bir yetîme oyuncak alacağım” Bağdat evliyâsından Mârûf-i Kerhî hazretlerinin talebesi Sırrî-yi Sekatî hazretleri “rahmetullahi aleyh” şöyle anlatıyor: Ben bir gece hocam Mârûf-i Kerhî hazretlerini rüyâda gördüm. “Arş-ı âlâ”nın altındaydı. Kendinde değildi. Hayran ve şaşkın hâldeydi. Hareketsiz duruyordu. Hak teâlâ meleklere sordu: “Bu zât kimdir?” Melekler dediler ki: “Yâ İlâhel âlemîn! Sen bizlerden daha iyi bilirsin.” … Devamını oku

Kul, günah işlemeyerek yükselir…

Kul, günah işlemeyerek yükselir… Bağdat velîlerinden Mârûf-i Kerhî hazretleri bir gün genç birine “Öldükten sonra unutulmamayı istiyorsan, günah işleme” buyurdu. Ve ilâve etti: “Kim, mümin kardeşinin bir ayıbını örterse, Allahü teâlâ da mahşerde onun günahlarını örter.” ● ● ● İnsanlar, duâ etmek için onun kabrine giderlerdi. Kendi de talebesi Sırrî’ye “Duâ ederken beni vesîle eyle” … Devamını oku

“Duânızı almaya geldim!”

“Duânızı almaya geldim!” Bağdat evliyâsından Mârûf-i Kerhî hazretleri zamânında; bir Hristiyan, Müslüman komşusuna; “Komşu, biliyorsun çocuğumuz olmuyor. Beni, bir din adamınıza götür. Onun duâsıyla belki bu arzumuza kavuşuruz” diye ricâ etti. O da “Peki” dedi. Ve Mârûf hazretlerine götürdü onu. Hazret-i Mârûf, onu dinleyince hemen ellerini kaldırıp; “Yâ Rabbî! Bu kuluna hayırlı bir evlât ver … Devamını oku

Kuş gibi hafifleyen cenâze!

Kuş gibi hafifleyen cenâze! Bağdat’ta yaşayan Mârûf-i Kerhî hazretleri; hayâtı müddetince müslim gayrimüslim, herkese iyilik ederdi. Bunun için vefâtını duyan gayrimüslimler üzüldüler. Cenâzesine geldiler. “O, bizdendi” dediler. Ve cenâzeyi kendi kabristanlarına götürmek istediler. Karşı taraf râzı olmadı. Onlarsa inatla direttiler. Münâkaşa gittikçe sertleşiyordu ki, yakınlarından biri, araya girip “Durun! Bu hususta, kendisinin vasiyeti vardı” dedi. “Nedir?” dediler. … Devamını oku

Hep abdestliydi…

Hep abdestliydi… Bağdat evliyâsının büyüklerinden Mârûf-i Kerhî hazretleri; abdesti bozulunca hemen tâzeler, bir an bile abdestsiz durmak istemezdi. Dicle kenarında uyudu bir gün. Uyanınca teyemmüm etti. Yanındakiler gördü. Ve ona sordular ki: “İşte Dicle efendim, su varken niçin teyemmüm ettiniz?” Merak etmişlerdi. Mübârek zât onlara; “Dicle’ye kadar ömrüm var mı bakalım. Zîra ecel âni gelir” buyurdu. … Devamını oku

“Duâ edin de oğlum eve dönsün”

“Duâ edin de oğlum eve dönsün” Bağdat Velîlerinden Mârûf-i Kerhî hazretleri devrinde bir “Çocuk” bir işi için evinden çıkmış, fakat geri dönmemişti bir daha. Babası yoktu. Annesi ağlıyordu. Bir an önce oğluna kavuşturması için duâ ediyor, Rabbine yalvarıyordu. Nihâyet Mârûf hazretlerini hâtırladı. Kapısına gitti. Ve ağlayarak; “Efendim, duâ edin de oğlum evine dönsün” diye yalvardı. … Devamını oku