“Yâ ilâhî, bizi ateşte yakma!”

Ahmed bin Mesruk hazretleri “rahmetullahi aleyh”, Horasan’da yetişen bir velîdir. Haramdan çok sakınır, bu yüzden birçok mübahı da terk ederdi. Onu gören, “Evliyâ” olduğunu anlardı. Her işte Allahü teâlânın rızâsını düşünür ve “Yâ ilâhî! Bizi ateşte yakma” diye yalvarırdı. Kalbini “Allah sevgisi” sarmıştı. Sevdiklerine; “Bir muhabbet, Allah için değilse o sevgi, onun için öldürücü zehirdir” … Devamını oku

“Kötü insan nasıl olur efendim?”

Musul’da yaşayıp orada vefât eden Adiyy bin Müsâfir hazretleri, bir gün bir kimseyle sefere çıkmıştı. Bir müddet sonra çok dikenli bir yerde yürümeye mecbur oldular. Ancak ayağında ayakkabı yoktu bu büyük zâtın. Yol arkadaşı üzüldü! Ve kendi kendine; “Benim ayakkabım var, yine de ayaklarım rahatsız oluyor. Bu zatsa yalın ayak yürüyor, rahatsız olmuyor mu?” diye … Devamını oku

İyi huylu olmak için…

Musul’da yaşayıp orada vefât eden Adiyy bin Müsâfir hazretleri, bir gün yanına sevdiği birini alarak kabir ziyâretine gitti kabristana. Bir mezar başında durdu. Ve yanındakine; “Bu mevtâ, bizden yardım istiyor. Zîra kabrinde azap var. Duâ etmemiz için bize yalvarıyor” buyurdu. Yanındaki de mübârekti. Kalp gözü açık birisiydi. Nitekim kabre teveccüh ettiğinde siyah bir “duman”ın çıktığını … Devamını oku

İyi huylu olanlara büyük müjde…

Musul’da yaşayıp orada vefât eden Adiyy bin Müsâfir hazretlerine bâzı sevdikledi; “Kerâmet nasıl bir şeydir efendim?” diye sordular. Büyük velî sordu: “Görmek mi istiyorsunuz?” “Evet efendim.” “Allahü teâlânın öyle kulları vardır ki, şu dağlara bir işâret etse, dağlar o anda birleşir” dedi. O anda dağlar birleşti. Sonra ayrıldılar tekrar. Sordu onlara: “Yine ister misiniz?” Dediler … Devamını oku

“Şükretmek nasıl olur efendim?”

Musul’da yaşayıp orada vefât eden Adiyy bin Müsâfir hazretleri, sevdiği bir kimseyle uzun bir sefere çıkmıştı bir gün. Bir çeşmenin başında mola verdiler. Orada oturan hem “kör”, hem “kötürüm” bir genç, dikkatlerini çekti. Adiyy bin Müsâfir hazretlerinin yanındaki kimse acıdı bu gence. “Bu velî zât şu gence bir duâ etse, bi-iznillah sıhhate kavuşur” diye geçirdi … Devamını oku

İlim bir hazînedir, anahtarı ise sorup öğrenmektir

Musul’da yaşayıp orada vefât eden Adiyy bin Müsâfir hazretlerini sevenlerden biri anlatıyor: Bir yolculuk esnâsında yolum bir dağ başına uğradı. Gece dağda konakladım. Az sonra “vahşî hayvanlar” geldi ve yanımda oturdular. Bana dokunmadılar. Çok hayret ettim! Kendi kendime; “Yoksa Adiyy bin Müsâfir hazretleri mi var yakınlarda?” diye düşündüm gayr-i ihtiyârî. Zîra bu hâl, o zâta … Devamını oku

“İbâdet nedir efendim?”

Musul’da yaşayıp orada vefât eden Adiyy bin Müsâfir hazretlerinin huzûruna bir Müslüman geldi. Ve kendisine; “Efendim, bana gâipten bir şey gösterir misiniz” diye ricâ etti. Büyük velî; “Peki” dedi. Ve ardından; “Gözlerini aç kapat!” buyurdu. O kimse kapattı gözlerini. Açtığında “melekler âlemi”ni görüyordu. Hattâ iki omuzundaki “kirâmen kâtibîn” meleklerini, amel defterini ve o defterde kaydedilmiş olan günahlarını satır satır görüyordu artık. Üç … Devamını oku

“Ey hayvanlar, önümden çekilin!”

Musul’da yaşayıp orada vefât eden Adiyy bin Müsâfir hazretlerinin huzûruna bir sevdiği geldi. Ve kendisine; “Efendim, bugün uzun bir yolculuğa çıkacağım, duânızı almaya geldim” diye arz etti. O zât da ona; “Selâmetle git. Yolda önüne vahşî hayvanlar çıkarsa, (Ey hayvanlar! Adiyy bin Müsâfir’in emriyle önümden çekilin) diye seslen. Eğer denizde yolculuk yaptığında deniz kabarırsa, (Ey … Devamını oku

“Ona söyle, kendi işine baksın!”

Musul’da yaşayıp orada vefât eden Adiyy bin Müsâfir hazretleri, bir gün hizmetçisine; “Filânca adaya git. Orada bir mescit göreceksin. İçerideki kimseye benden selâm söyle ve (Sen kendi işine bak, kimseye karışma!) diye söyle” dedi. Ve buyurdu ki: “Gözünü kapat ve aç!” Hizmetçi gözünü kapayıp açınca, bir anda o adada buldu kendisini. Mescidi görüp girdi içeri. … Devamını oku

“Bir isteğin varsa yardım edeyim”

Musul’da yaşayıp orada vefât eden Adiyy bin Müsâfir hazretleri, Osmân ibni Affan hazretlerinin evlâdından bir büyük velîdir. Kerâmetleri çoktur. Ona “vahşî hayvanlar” bile dokunmazdı. Duâsıyla sükûnet bulur, durulurdu denizdeki korkunç dalgalar! ● ● ● Bir gün hizmetçisine; “Bir isteğin varsa, sana yardım edeyim” buyurdu. Hizmetçi de; “Efendim, Kur’ân-ı kerîmi ezberlemek istiyorum, ama hâfızam çok zayıf olduğu … Devamını oku

“Hangi şehzâde tahta geçmeli?”

Anadolu velîlerinden Abdürrahîm Tırsî hazretleri; Sultân İkinci Bâyezid Hân’la ailece görüşürlerdi. Bir gün Sultânın hanımı, bu zâtın muhterem hanımına “Ne olur, Efendi’ye söyle de, Bâyezid’den sonra oğlum Korkut’un pâdişah olması için duâ buyursun” dedi. Hacı Hanım; “Olur, söylerim” dedi. Ve o akşam, arz etti bunu beyine. Ancak bir cevap alamadı. Daha sonra yine hâtırlatmışsa da, her … Devamını oku

“Sen bu geceyi yaylada geçir!”

(Dünden devam) Anadolu velîlerinden Abdürrahîm Tırsî hazretlerinin hocası Eşrefoğlu Rûmî hazretleri, çağırdı bir gün onu. “Abdürrahîm!” “Emredin hocam.” “Sen bu gece yaylaya git, geceyi orada geçir.” “Başüstüne” dedi. Ve gitti yaylaya. Bir gün evvel sepetinden “elma” alan zât (Hızır aleyhisselâm) oradaydı. Hemen yapıştı ellerine. Ve yalvardı: “Bana duâ edin efendim.” Hızır aleyhisselâm; “Ey Abdürrahîm, hizmetinde … Devamını oku

“Yoksa o, Hazreti Hızır mıydı?”

Anadolu velîlerinden Abdürrahîm Tırsî hazretlerinin bir arzusu vardı gençliğinde. Hızır aleyhisselâmı görmek… “Onu bir görebilsem” diye sızlanır dururdu. Hocası, Eşrefzâde Rûmî hazretleriydi. Biliyordu onun bu arzusunu. Bir gün çağırdı onu: “Abdürrahîm!” “Buyurun hocam.” “Pazara git de, biraz elma al bize!” “Başüstüne” dedi. Sepetini aldı. Ve düştü yola. Elmayı alıp dönüyordu ki, yanına bir derviş gelip … Devamını oku