Bir bakışa, bir tokat!..

Mevlânâ Câmî hazretlerinin bir talebesi anlatır:   Bir gün hocamın mübârek cemâlini ve tatlı sohbetini arzulayarak huzûruna gitmek için yola koyuldum.   Yolda karşıma, fevkalâde güzel bir “kadın” çıktı.   Gayriihtiyârî baktım.   İstemeyerek gördüm.   Bu, günah değildi.   Ama güzelliği kalbime işlemişti.   İkinci defâ bakmanın günah olacağını bile bile başımı çevirip bir daha bakmak istedim. … Devamını oku

Huzûr ve âfiyette olmak…

Hirat’ta yetişen âlim ve velîlerden Mevlânâ Câmî hazretleri; şöhret ve îtibâr kazanmaktan kaçardı. Halkın övmesine ve yermesine ehemmiyet vermezdi. Dâima namazda oturur gibi otururdu. İnsanlar ona giderdi. Kederlerini unuturlardı. Ferahlık duyarlardı. Misâfirsiz yemek yemezdi. Hizmetçileri ile otururdu. Onlarla yemekten zevk alırdı. ● ● ● Bir kimse Mevlânâ Câmî’ye; “Bana öyle bir şey öğretin ki, kalan ömrümde onu yaparak … Devamını oku

Askere pilav yap!..

Osmânlı Sultânı Dördüncü Murâd Hân, Bağdat seferine giderken Misâlî Baba‘nın bulunduğu köyün yakınında bir yerde ordusunu istirahate çekmişti. Bu sırada çevreyi dolaşan Sultân, Misâlî Baba’nın köyüne uğradı. Bir “Kulübe” gördü. Gidip kapısını çaldı. Kapı hemen açıldı. Ve Sultânı, nûr yüzlü bir mübârek zât karşılayıp tebessüm ederek içeri aldı. Onun, velîlerden olduğunu fark eden Sultân, hürmetle huzûrunda oturup bir … Devamını oku

Şaşkın hırsız!..

Anadolu’da yetişen meşhur velîlerden Misâlî Baba, Osmânlı Sultânlarından Dördüncü Murâd Hân ile görüşmüştür. Bağdat seferi sırasında ziyâretine gelen Sultâna, kış mevsiminde koynundan, yeni açılmış tâze bir “Gül” çıkarıp vermesi sebebiyle “Gül Baba” lâkabıyla anılmaktadır. Kabr-i şerîfi, Niğde’dedir. Güllüce köyündedir. Köy, ismini ondan almıştır. Yakınındaki kubbeli türbede, misâfirlerin aydınlanması için konulan gaz lâmbaları ve gaz yağı, bir gece biri tarafından çalınmak … Devamını oku

“Selâm, en büyük duâdır”

Büyük âlim ve velî Muhammed Sıddîk Arvâsî hazretleri Van’da müftü idi.   O sırada birinci Dünyâ Savaşı çıktı.   Bir gün Mejingir (Yukarı Kaymaz) köyünde Mejingir Suyu kenarında kollarını sıvadı.   Abdest alıyordu.   Sağ ayağını yıkadı.   Solu yıkayacaktı.   Ermeniler onu gördü.   İki kişiydiler.   Saklandıkları yerden çıktılar.   Ve ateş edip Muhammed Sıddîk … Devamını oku

“Ne hatâ yaptım acaba?”

Büyük âlim ve velî Muhammed Sıddîk Arvâsî, Seyyid Fehîm Arvâsî hazretlerinin oğludur. “Otuz iki” yaşında Ermeniler tarafından şehit edildi. Abdülmecid Efendi der ki: Benim yazım düzgündü. Hocamız Abdülhakîm Efendi, Muhammed Sıddîk’ın hilâfetnâmesini bana yazdırdı. Bunu yazdırdıktan sonra bizimle hiç ilgilenmedi. Bir hafta böyle geçti.. Muhammed Sıddîk Efendi; “Herhâlde benim bir kabâhatim oldu” diye üzülüyordu. Başını kaldıramıyordu. Mahcup bir hâli … Devamını oku

Tövbe eden genç!..

Anadolu velîlerinden Muhammed Saîd hazretleri; Cizre Ulucâmi’de vaaz ve nasîhatlere başladı. Pek çok kimse Onun sohbetlerinde hidâyete geldi. Alkolik bir genç vardı. Bu zâta geldi ve; “Efendim, tövbe edeceğim, fakat içkiden bir türlü kurtulamıyorum. Zîra bu, irâdemin dışında” dedi. Büyük zât kalktı. Ve bir nazar edip; “Her günahtan tövbe et ve yapmamaya azmet. O zaman içkiyi de içemeyeceksin” buyurdu. O … Devamını oku

Toprak onu yuttu!..

Evi, Muhyiddîn-i Arabî hazretlerinin türbesine çok yakın olan Ahmed Halebî, gözleriyle gördüğü şu kerâmeti anlattı:   Bir gece, Muhyiddîn-i Arabî hazretlerini sevmeyenlerden biri, elinde ateşle türbeye yaklaştı.   Maksadı belliydi.   Orayı yakacaktı.   Sonra da kaçacaktı.   Nihâyet ateşi attı.   Ancak ateş ânında sönüverdi.   Adam şaşırdı. Ve kaçmaya başladı.   Ancak ayaklarının altında âniden bir çukur açıldı. … Devamını oku

İman eden filozof…

Evliyânın büyüklerinden Muhyiddîn-i Arabî hazretlerinin sohbetine, bir gün inkârcı bir felsefeci gelmişti. Bu adam, peygamberlerin mucizelerini inkâr ediyor, filozof olduğu için her şeyi felsefeyle çözmeye kalkışıyordu. Soğuk bir kış günüydü. Ortada, mangal vardı. İçi, kor ateşle doluydu. Filozof söze başlayıp; “Avâmdan bâzı insanlar, İbrâhim aleyhisselâmın ateşe atıldığını, fakat yanmadığını söylerler. Bu mümkün mü? Zîra ateş her şeyi … Devamını oku

Hakîkî Müslüman…

Necmeddîn-i Kübrâ hazretleri, bir gün “Eshâb-ı Kehf” hakkında sevdikleriyle sohbet ediyordu. Bir talebesi vardı. O, kalbinden; “Acabâ bu devirde sohbeti köpeğe tesîr eden kimse var mıdır?” diye düşündü. Kalbinden geçirdi. Büyük velî bunu anladı. Etrâfına bakındı. Tam o esnâda uzaklardan bir “Köpek” çıkageldi ve bu büyük velîye yaklaşıp kuyruğunu sallamaya başladı. Necmeddîn-i Kübrâ’nın mübârek nazarı o köpeğe isâbet etmişti. Köpek derhâl değişti. … Devamını oku

Şarktan gelen fitne ateşi!

Allah adamlarından ve evliyânın büyüklerinden Necmeddîn-i Kübrâ hazretleri, çok kimselerin hidâyetine vesîle oldu. Cengiz askeri geldi. Hârezm’e hücûm etti! O vakit talebelerine; “Memleketinize gidiniz. Şarktan ‘fitne ateşi’ geliyor. Her tarafı yakıp yıkacaktır. İslâmiyette bu kadar zararlı fitne görülmemiştir” dedi. Müminler üzüldüler! Ve huzûruna gelerek; “Efendim, duâ buyursanız da bu belâ Müslüman memleketlerinden uzaklaşsa” dediler. Ama duâ etmedi. Sebep olarak da; … Devamını oku

Süheyb kazandı…

Hazret-i Süheyb (radıyallahü anh), hicret için Mekke’den çıktı. Bin türlü sıkıntılar çekti. Nihâyet Medîne’ye vardı. Ve doğruca Efendimize gitti. Zîrâ çok özlemişti. Mübârek huzûruna gelince; “Yâ Resûlallah! Hicret etmek için yola çıktığımda, müşrikler beni yakaladılar. Onlara bütün servetimi teklîf ettim ve bütün malımı vererek kendimi ve ailemi kurtarıp huzûrunuza geldim” diye arz etti. Efendimiz Onu dinledi. … Devamını oku

Ben Müslüman olacağım

Süheyb-i Rûmî (radıyallahü anh) Eshâbın büyüklerindendir. Efendimizin; “Bir kimse Allah’a ve âhiret gününe inanıyorsa, bir ananın evlâdını sevmesi gibi Süheyb’i sevsin” hadîs-i şerîfiyle metholundu. ● ● ● Ammâr bin Yâser (radıyallahü anh), Hazret-i Erkam’ın evinin önündeydi. Hazret-i Süheyb’i gördü. Ve ona sordu ki: “Burada ne yapıyorsun?” Hazret-i Süheyb dedi: “Sen ne yapıyorsun?” Hazret-i Ammâr da; “Ben içeri … Devamını oku