Canı erik istemişti…

Hindistan’da yaşıyan Ferîdüddîn Genc-i Şeker hazretlerinin kabr-i şerîfi Mültan’dadır. Henüz doğmadan kerâmetleri görüldü.   Şöyle ki;   Annesi ona hâmileydi. Komşusunun erik ağacına uzandı bir gün.   Bir tâne “erik” koparacaktı.   Zîra canı çekmişti.   O anda bir şey oldu.   Şiddetli bir “ağrı” duydu karnında.   Büyük bir “acı” hissetti!   Koparmaktan vazgeçti.   Ferîdüddîn büyüyüp … Devamını oku

Sen alacağını helal et!..

Zebid şehrinde yetişen evliyânın büyüklerinden Merzuk Sârifî hazretlerinin oğullarından birinin, bir kimsede alacağı vardı. Bir zaman sonra o kimseden alacağını istedi. Lâkin o, borcunu inkâr ettiği gibi Merzuk Sârifî’ye gelerek “Oğlun, hiç alacağı olmadığı hâlde benden para istiyor” dedi.   O da oğlunu çağırdı.   Ve kendisine;   “Oğlum! Sen borcu alacağı, malı parayı boş ver! Nasıl olsa öleceksin. … Devamını oku

Bu etler bize lâyıktır

Zebid şehrinde yetişen Evliyânın büyüklerinden Merzuk Sârifî hazretleri “ümmî” idi. Yâni okuyup yazması yoktu… Fakat Allahü teâlânın inâyetiyle çok ilim sâhibiydi…   Sultân, bu zâtı severdi.   Bir gün haber gönderdi…   Ve ziyâfete dâvet etti.   Maksadı, onun hâlini iyice anlamak, imtihan etmekti.   “Bu zâtın kerâmet sâhibi olduğu söyleniyor, bakalım aslı var mı?” diyordu.   … Devamını oku

Ağan olsaydı da şunu yeseydi

Gaziantep’te yaşıyan velîlerden Memik Dede’nin ağası hac için Mekke’ye gitmişti.   Ağanın hanımı “içli köfte” yapıp;   “Âh oğlum Memik! Ağan olsaydı da şundan yeseydi” dedi.   Memik Dede dedi ki:   “İstersen götüreyim.”   Kadıncağız, “herhâlde yanlış anladı, bir arkadaşına götürecek” diye düşündü ve bir tabak doldurup verdi.   Derken ağa hacdan döndü.   Ziyâretine geldiler. … Devamını oku

“Yaş ağaçları kesmeyin!”

Gâziantep’te yaşıyan velîlerden Memik Dede, Göksüncük köyünde, bir ailenin yanında uzun süre “kâhyalık” yaptı.   Burada çift sürerdi.   Ekin eker ve biçerdi.   Hayvan da güderdi.   Dağdan odun kesip taşırdı.   Yalan ve kötü söz söylemez, harama el uzatmazdı.   Ağasından aldığı parayı hak etmek için hilesiz çalışırdı.   ● ● ●   İnsanlara … Devamını oku

“Hak âşıklarının nûru!..

Irak evliyâsından Mekârim en-Nehr rahmetullahi aleyh hazretlerinin bir sevdiği şöyle anlatıyor:   Bir gün Mekârim hazretlerinin yanındaydım.   Allahü teâlâya olan sevgi ve muhabbetten konuşuyordu.   Bir aralık;   “Kalbi, Allahü teâlânın aşkıyla yanan âşıkların ‘nûr’u gizlense, her yer karanlık olur” buyurdu.   Vaktâki, o böyle dedi.   O anda kandiller söndü.   Zifirî karanlık oldu.   Şaşırıp … Devamını oku

Herkesi ağlatan vaaz!..

Irak evliyâsından Mekârim en-Nehr hazretleri, bir gün Cehennem azâbını anlatıyordu.   Herkes korkup ağlamaya başladı!   Lâkin orada Müslüman olmayan “yabancı” biri vardı.   O, hiç umursamadı.   Ve aslâ etkilenmedi.   Kendi kendine;   “Bu, bir korkutmadır. Yoksa gerçekten kimseyi yakacak bir ateş değildir” diye düşündü.   Büyük velî bunu sezdi.   Ve ona, mânâsı “Onlara, Rabbinin … Devamını oku

“Misâfirinizi teskîn ediniz!..”

Doğu Anadolu evliyâsından Seyyid Mehmed Emîn Efendi’nin zamânında Seyyid Muhammed Berzencî, müftü olarak Doğu Bâyezid’e tâyin olunmuştu.   Şehrin eşrâfı ona gidip;   “Hoş geldiniz” dediler.   Müftü efendi sordu:   “Bu şehirde âlim ve âriflerden kimler var acabâ?”   Onlar da Seyyid Mehmed Emîn’den bahsettiler.   Ancak Onun büyüklüğünü bilmediği için, bir müddet “hoş geldine” gelmesini bekledi. … Devamını oku

Hep ilimle meşgul olurdu

Doğu Anadolu’da yetişen evliyânın meşhurlarından Seyyid Mehmed Emîn Efendi’nin (rahmetullahi aleyh) mübârek kabri, Doğu Bâyezid’de aile kabristanındadır.   Geceleri, parmaklarından sızan ‘Işık’la yazı yazardı.   Bu kerâmetini görenler;   “Biz bu ışıkta satırları sayardık” demişlerdir.   Zaif yapılı bir zâttı.   Soğuktan sakınırdı.   Ekseriyâ evinde otururdu.   Hep ilimle meşgul olurdu.   Kimseyle görüşmezdi.   Sebebi … Devamını oku

“Kalk, hemen yola çık!”

Anadolu’da yetişen evliyâdan Mecdüddîn Şeyh Îsâ hazretleri rahmetullahi aleyh, bir gece rüyâ gördü.   Kendisine;   “Kalk, hemen yola çık” denildi.   Sesi duyup uyandı.   Kendi kendine;   “Bunda bir hikmet var” dedi.   Ve hemen kalktı.   Giyinip dışarı çıktı.   Ve yola düştü.   Ama nereye gidecekti?   Onu da bilmiyordu.   O anda Trakya istikâmetine … Devamını oku

Halîfe özür diledi!..

Halîfe Hârun Reşid, İmâm-ı Mâlik hazretlerinden, her gün evine gelip, oğulları Emîn ile Me’mun‘a ders vermesini istedi.   Ama o, kabul etmedi.   Sebebini de bildirdi.   Ve kendisine;   “Ey halîfe! Uygun olanı, çocuklarınızın bizim eve gelmesidir. İlmi azîz eden, kıymet veren, azîz ve kıymetli olur, zelîl eden ise zelîl olur. İlim bir yere gitmez, ilmin yanına gelinir” buyurdu.   … Devamını oku

Tevâzu eden, yükselir…

Mâlikî mezhebinin kurucusu olan Mâlik bin Enes (rahmetullahi aleyh), bir gün mescide geldi.   Ve sohbete başladı.   Tevâzudan bahsedip;   “Allah için tevâzû edeni, Allahü teâlâ yükseltir” hadîs-i şerîfini rivâyet etti.   Cemaatte halîfe Hârun Reşid de vardı.   Hazret-i İmâma bir katır, bir deve, bir merkep ve beş yüz altın gönderdi.   İmâm, altınları aldı.   Hayvanları geri … Devamını oku

Önce talebelerim…

Mâlikî Mezhebinin kurucusu olan Mâlik bin Enes (rahmetullahi aleyh), dokuz yüz âlimle sohbet etti.   Yüz bin hadîs-i şerîfi yazdı.   On yedi yaşındaydı.   Ders vermeye başladı.   Dersinde bulunanlar, hocalarının derslerinde bulunanlardan daha çoktu.   Sonra bir kapıcı tuttu.   Zîra çok kişi geliyordu.   Önce talebelerine.   Sonra herkese izin verirdi.   Onlar … Devamını oku