Ey Bâyezid! Anneni ziyâret et!

Silsile-i aliyyeden Bâyezid-i Bistâmî hazretleri, hacca gitti bir sene. Bir ara can kulağına; “Ey Bâyezid! Anneni ziyâret et” diye bir ses geldi. Bu îkaz-ı ilâhîyi aldı. Annesinin bulunduğu şehre doğru yola çıktı… Seher vaktiydi… O şehre girdi… Annesinin evi önüne geldiğinde, kadıncağız “Yâ Rabbî! Garip oğlumu murâdına kavuştur” diye duâ ediyordu. O anda çalındı kapısı. “Kim o?” diye seslendi. Hazret-i … Devamını oku

“Hayrola, nedir derdin?..”

Silsile-i aliyyeden Bâyezid-i Bistâmî hazretlerinin yaşadığı devirde binlerce evliyâ varken, o zamânın kutbu bir “ümmî demirci” idi. Hazret-i Bâyezid, bu kimseyi merak edip, soruşturdu… Nihâyet onu buldu. Demirci, örs başında demir dövüyordu. İşini bırakıp koştu ve Hazret-i Bâyezid’in elini hürmetle öpüp “Lütfen bana duâ edin” dedi. Büyük velî sordu: “Olur, ama ne için?” “Derdim hafiflesin … Devamını oku

“Kalk, namaz vakti geçiyor!”

Silsile-i aliyyeden Bâyezid-i Bistâmî hazretleri “rahmetullahi aleyh”, bir sabah, güneş doğduktan sonra uyandı… Hiç olmayan bir şeydi bu. Sabah namazı kazâya kalmıştı… Üzüntüden ağlamaya başladı! Gözyaşları sel olup aktı! O anda bir “ses” duydu; Gâipten geliyordu… Kulak verdi: “Ey Bâyezid!.. Allah seni affetti. Ayrıca da sana, yetmiş bin namaz sevâbı verdi” diyordu. Bunu duyunca sevindi. Aradan birkaç ay … Devamını oku

Duâların kabul olması için…

Silsile-i aliyyeden Bâyezid-i Bistâmî hazretlerinin birkaç talebesi, bu zâta gelerek; “Efendim, falan köyde bir evliyâ zât var” dediler. Büyük velî; “Mâdem öyle, ziyâretine gidelim de o zâtın sohbetinden istifâde edelim” buyurdu. Birlikte kalktılar… O köye gittiler. Tam köye girmişlerdi ki, o kişi de gözüktü ileriden. Çocuklar, onu gösterip; “İşte efendim o zât geliyor” dediler. Mübârek … Devamını oku

Yâ İlâhî! Ben oğlumdan râzıyım

Silsile-i aliyyeden Bâyezid-i Bistâmî hazretlerinin “rahmetullahi aleyh” annesi, karlı ve dondurucu bir kış gecesi, seslendi yatağından: “Bâyezid!” “Buyur anneciğim.” “Oğlum, bana biraz su verir misin.” “Peki anne, derhâl!” dedi. Ve koştu testiye. Ama testi boştu… Dışarıdaki çeşmeden getirmek gerekiyordu. Kar, soğuk demedi. Koştu çeşmeye. Suyu doldurup da gelinceye kadar annesi uyumuştu. Uyandırmaya kıyamadı. Başucunda bekledi. … Devamını oku

Bana ve annenize itâat ediniz!

Silsile-i aliyyeden Bâyezid-i Bistâmî hazretleri, büyük evliyâdandı. Henüz yaşı küçük idi. Annesi mektebe verdi onu. İlim öğrenmesini istiyordu. Bir gün erken geldi mektepten. Annesi merak etti: Ve sordu oğluna: “Hayrola oğlum, neden erken geldin?” “Bugün mühim bir şey öğrendim anneciğim.” “Ne öğrendin yavrum?” “Anneye hizmet etmenin kıymetini. Hocamız söyledi. Allahü teâlâ ‘Bana ve annenize itâat … Devamını oku

Nasıl muvaffak oldunuz?

Vaktiyle bir Müslüman, birinden “tarla” satın almıştı. Tarlayı sürerken bir küp “altın” çıktı toprağın altından. Küpü kucakladı. Gitti mal sâhibine; “Al arkadaş, bu altınlar senin. Tarlayı sürerken buldum” dedi. Adam kabul etmedi. “Hayır, alamam.” “Nedenmiş o?” “Ben bu tarlayı sana sattım, dolayısıyla bunlar da senindir.” “Ama ben, tarlayı satın aldım, altındakiler sana âittir.” “Hayır, sana … Devamını oku

“Bir şeye kavuşmak isteyen ne yapar?”

Horasan evliyâsından Atâ bin Meysere hazretleri bir gün; “Kardeşlerim! Allah’ın kullarını gafletten îkaz edin, nîmet bilin bu yolda gelen sıkıntıları. Mâdemki, eceliniz bir gün gelecek, öyleyse şimdi geldi bilin” buyurdu. Ve ilâve etti: “Çünkü bir şeyin olması muhakkak ise, onu “olmuş” bilmeli ve ona göre yaşamalıdır.” Ve devam edip; “Mâdemki, her insan muhakkak ölecek ve âhiret … Devamını oku

Sultânın fermânı!..

Alî Râmitenî hazretleri yakınlarını alıp Hârezm vilâyetine gitti. Kenar bir mahalleye yerleştiler. İki talebesini Sultâna gönderdi. Gençler gittiler. Ve “Sultânım! Fakîr bir dokumacı, sizin topraklarınıza geldi. İkâmet için izninizi istiyor” dediler. Sultân kırmadı gençleri. “Oturabilir” deyip, bir de mühürlü bir “belge” verdi ellerine. Bu zât bu belgeyi aldı. Pazar yerine vardı. Bir iki işçiye yaklaşıp; “Size bir teklîfim var. Bugünkü ücretiniz benden. … Devamını oku

Seyyid Atâ’nın kaçırılan oğlu!..

Buhâra’da yaşayan Alî Râmitenî hazretleri zamânında “Seyyid Atâ” adında sâlih bir kimse vardı ki, bu büyük velînin büyük zât olduğunda şüphesi vardı biraz. Tâ ki, bir güne kadar… O gün haydutlar geldi. Ve oğlunu kaçırdılar. Seyyid Atâ, çok üzüldü! Ancak bu belânın nereden geldiğini tahmin etmişti. Önce tövbe etti. Sonra büyükçe bir ziyâfet tertip etti. Şehrin eşrâfını da çağırmıştı. … Devamını oku

“Şeytanı kovmak için gidiyor!..” 

Buhâra’da yaşıyan Alî Râmitenî “kuddise sirruh” hazretleri, talebesiyle bir yere gidiyorlardı ki, havada beyaz bir “kuş” gördüler. Başları üzerine geldi. Ve iyice alçalarak; “Kâmil er ol yâ Alî!” dedi. Ve havalandı tekrar. Talebeler çok duygulandılar bundan. Hattâ birçoğu kendinden geçti. Hiç böyle bir şey görmemişlerdi ömürlerinde. Zîra kuş konuşuyordu. Kendilerine gelince; “Efendim, o kuşun hikmetini … Devamını oku

Evliyânın gönlüne girmek…

Buhâra’da yaşıyan Alî Râmitenî hazretleri bir gün sevdiklerine; “Bu yolda kemâle gelmek için çok çalışmak lâzım. Fakat bunun kolay yolu var” buyurdu. Merak ettiler: “O nedir efendim?” “Bir evliyâ zâtın kalbine girmek, onun sevgisini kazanmaktır. Onların gönlüne giren, çabuk kavuşur” buyurdu. ● ● ● Alî Râmitenî hazretlerinin sohbetine, insanlar her yandan akın akın gelirlerdi. O … Devamını oku

“Bir arzum var efendim!”

Buhâra’da doğan Alî Râmitenî hazretleri “kuddise sirruh”, İslâm âlimlerinin en büyüklerindendir. Dokumacılık yapıyordu. Bir gün evinde hiç yiyecek kalmamıştı. O gün de misâfiri geldi. “Ne ikrâm edeyim?” diye düşünüyordu. Talebeden biri vâkıf oldu bu hâle. Hemen bir pilicin içini pirinçle doldurdu, güzelce pişirdi ve götürüp takdîm etti. Hocası çok memnun oldu. Ve ikrâm etti onu … Devamını oku