“Sizi incittim, çok pişmânım efendim”

Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretlerine, bir gün birisi hakâret etmişti.   Mübârek zât sustu.   Karşılık vermedi.   Aradan bir müddet geçti…   Adam birden hastalandı.   Ve “ölüm” hâline geldi.   Hatâsını anlayıp pişmân oldu yaptığına ve affetmesi için haber gönderdi bu velîye.   Mübârek, acıdı yine.   Ziyâretine gidip;   “Nasılsın?” diye sordu.   Adam kendini … Devamını oku

“Yediğin lokmalara dikkat et!”

Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin bir talebesi bir gün bu zâta gelerek;   “Efendim, namazlarımdan hiç zevk alamıyorum, tasavvuf hâllerim de iyi değil, bana ne tavsiye edersiniz?” diye sordu.   Büyük velî;   “Yediğin lokmalara dikkat et” buyurdu.   Talebe yediklerini araştırdı…   Helâldi hepsi de.   Tekrar gelerek;   “Efendim araştırdım, yemeklerimiz helâl olup, bir kuruş bile … Devamını oku

Öfkeyle pişirilen yemek!..

    Büyük velî teşrîf etti…   Yanında biri de vardı.   Sofra geldi, yemekler kondu.   Fakat mübârek zât yemiyordu.   Ev sâhibi merak etti…   Ve hattâ çok üzüldü!   “Acabâ bir hatâ mı işledim?” diyordu içinden…   En nihâyet;   “Efendim, yemeklerimiz, şahsî malımdan olup helâl ve tayyiptir. Tek kuruş haram karışık … Devamını oku

Her işinde sünnete uyardı…

Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretleri, orta boylu, nûrlu ve sevimli bir zâttı.   Mübârek sakalının beyazı daha çoktu.   Ne hızlı yürürdü, ne de çok yavaş.   Güler yüzlü ve tatlı dilliydi.   Konuşurken mübârek yüzünü konuştuğu kimseye döndürür ve tâne tâne konuşurdu.   Kahkahayla gülmezdi.   Tebessüm ederdi.   Kimseyi küçük görmezdi.   Güleryüzle karşılardı herkesi.   Ama … Devamını oku

Cennetten açılan pencere…

Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretleri vefât edince; büyük bir cemaatle kılındı namazı.   Ve defnedildi nurlu kabrine.   Bir talebesi telkîn verdi.   Hepimiz hüzünlüydük.   Abdülkâdir adında çok sevdiği bir talebe vardı.   O, gördüğü enteresan bir vakâyı şöyle anlatır:   Mübârek hocamızı defnedince kabirdeki hâlini merak ettim…   Haddim olmayarak teveccüh eyledim nûrlu kabrine.   Rabbim yardım … Devamını oku

Benim için mezar kazın!

Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin talebesi olan Alâeddîn-i Attâr hazretleri anlatıyor:   Hocam ölüm döşeğindeydi.   Çok üzülüyorduk.   Son günleriydi.   Huzûruna girdim.   Bana dönüp;   “Alâeddîn! Benim için bir mezar kazıp hazır edin!” buyurdu.   “Başüstüne efendim” dedim.   Ve çıkıp îfa ettim bu emrini.   Sonra huzurlarına gelip;   “Kabir yeri hazır efendim” diye … Devamını oku

Sesli ağlamayın!

Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin sevdiği sâlih bir Müslüman vefât etmişti…   Büyük velî bâzı talebesini alıp evine tâziyeye gitti o kimsenin. Yakınları, yüksek sesle ağlıyorlar ve feryat ediyorlardı!   Çok üzüldü!   Ve o kişilere; “Böyle yapmayınız! Zîrâ sesli ağlamak, ölüye azâb, eziyet verir” dedi.   Ve talebelerine;   “Ben vefât edersem siz sakın böyle yapmayın!” buyurdu.   Aradan az … Devamını oku

Bunda da sünnete uyduk

Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin kabr-i şerîfi, Buhâra’nın kasr-ı ârifan köyündedir.   Sevdiklerinden bir grup Müslüman Beytullah’ta tavaf yapıyor, bu zât da bulunuyordu orada.   Onlar, Mina’da kurban keserken bu büyük zât;   “Bizim de kurban kesmemiz lâzım, ama biz belki oğlumuzu kurban ederiz” buyurdu.   Bu sözü hepsi de işitti.   Ama bir şey anlamadılar.   Bir hikmeti vardır … Devamını oku

Söz dinleyen kazanır…

Büyük velî Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin tebesinden Alâeddîn-i Attâr hazretleri anlatıyor:   Bir gün hocamız Behâeddîn-i Buhârî hazretleri, dergâhın odunluğuna şöyle bir baktılar.   Sonra bize;   “Çokça odun toplayıp odunluğu doldurun, hattâ acele edin ki, hiç belli olmaz. Birden kış bastırırsa yakacaksız kalır, sıkıntı çekeriz” buyurdu.   Biz talebeler;   “Başüstüne” deyip koştuk.   Odunluğu odunla doldurduk.   … Devamını oku

Genç tüccar…

Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin kabr-i şerîfi Buhâra’nın kasr-ı ârifan köyündedir.   Bir sohbetinde şunu anlattı:   Bir gün Kâbe’nin yanında oturuyordum.   Ak sakallı, ihtiyar bir kişiyi gördüm.   Kâbe örtüsüne sarılmış ağlıyor ve “Yâ Rabbî! Yâ İlâhî!..” diye yalvarıp gözlerinden kanlı yaşlar akıtıyordu.   Kalbine bir nazar ettim.   Dünyâ işiyle meşguldü.   Malını, parasını hesap ediyordu kalbinden … Devamını oku

Tüccar talebe…

Evliyânın büyüklerindenin Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin bir talebesi anlatıyor:   Ben hocamı henüz tanımazken bir sandığın içinde yüz altın saklıyor, ve “bununla ticâret yapayım” diye düşünüyordum.   Başladım ticârete.   Hazır elbise aldım.   Ve köy köy gezip satmaya başladım.   O köylerin birinde bulunurken, “bu köye bir evliyâ zât gelmiş” diye işittim birinden.   Çok sevindim.   Zîra evliyâ zâtları severdim. … Devamını oku

Niyet hâlis olunca…

Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretleri bir dostunun evinde sohbet ediyordu. Ordakilere;   “Şu anda bir kişi, Tirmiz’den yola çıktı… Maksadı, ‘kâmil bir rehber’ bulmaktır. O, bu yola hâlis niyetle çıktığı için yakında maksûduna kavuşur” buyurdu.   Birbirimize baktık.   Hiçbir şey anlamadık.   Sohbet devam ediyordu ki, kapı önünde bir atlı gelip, âniden durdu. Ve etrâfa baktı.   Büyük … Devamını oku

Rüyâ ve hakîkat…

Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin bir talebesi anlatıyor:   Bir gece Resûlullah’ı gördüm rüyâda.   Çok sevinip;   “Yâ Resûlallah! Çoktandır sizi görmemiştim” diye arz ettim. Yanında olan zâtı gösterip;   “Beni göremezsen, bu zâtı gör” buyurdu.   O anda uyandım.   Çok duygulandım.   O zâtın sûretini, şeklini zihnimde canlandırıp unutmamak için bir kitap kapağının arkasına “Peygamberimizin yanındaki … Devamını oku