“Geçimin nasıldır?”

Belh şehrinde yaşayan büyük velî Şakîk-i Belhî hazretleri, Mekke’ye gitmişti bir zaman.   Biri onu tanıyıp;   “Efendim, bana nasîhat eder misiniz?” diye ricâ etti.   Büyük velî sordu ona:   “Geçimin nasıldır, yiyecek bir şey bulamazsan ne yaparsın?”   Adam cevâbında;   “Bir şey bulunca şükrediyor, bulamayınca sabrediyorum” dedi.   Büyük velî;   “Belh’in köpekleri de … Devamını oku

Önce dînimi öğrenmeliyim!

Büyük velî Şakîk-i Belhî hazretleri, gençliğinde tüccarlık yapardı.   Mal almaya Türkistan’a gitti.   Bir puthâne görüp içeri girdi…   Birine yaklaşıp sordu:   “Ne yapıyorsun böyle?”   “İbâdet yapıyorum.”   “Bu putun, ne kendine faydası olur, ne de sana. Hâlbuki seni yaratan bir İlâh var ki, Ona tapsan, her türlü murâdına kavuşursun. O hakîkî İlâh, Allahü … Devamını oku

Bana nasîhat eder misiniz?

Şakîk-i Belhî hazretleri, Allah adamlarındandır. Hârun Reşid, ne zaman sıkılsa bu zâta gider, nasîhatleriyle ferahlarmış.   Bir gün yine gider.   Ve çalar kapısını;   “Selâmün aleyküm Efendi Baba.”   “Aleyküm selâm evlât.”   Oturur, sohbet ederler.   Bir ara büyük velî sorar:   “Ey halîfe! Farz et ki, bir çölde yalnız kaldın. Çok susadın, ama içmek … Devamını oku

İmân et ki, kurtulasın!

Belh şehrinde yaşayan büyük velî Şakîk-i Belhî hazretleri, önceleri gençlerin reîsiydi…   Bir gün bir tapınağa girdi…   Burası Mecûsîlere âitti.   İçeride ateşe tapınan bir genç gördü.   Yanına yaklaşıp;   “Buna niçin tapıyorsun? Allah’a îmân et ki, cehennemde yanmaktan kurtulasın!” dedi   Genç, ayağa kalktı.   Ve ona bir “tokat” attı!   Hazret-i Şakîk üzüldü!   Çok … Devamını oku

Bakıyorum neşelisin!

Belh şehrinde yaşıyan büyük velî Şakîk-i Belhî hazretleri, gençliğinde ticâret yapıyordu.   Bir ara kıtlık oldu…   Bu, büyük dert oldu insanlara.   Suratlar asıktı.   Kimse gülmüyordu.   Bir gün bir köle gördü.   Neşeliydi ve gülüyordu.   Yaklaşıp sordu:   “Bakıyorum neşelisin.”   “Evet, elhamdülillah.”   “Bu kıtlıkta herkesin suratı asıkken sen neşelisin. Nedir bunun hikmeti?”   Köle … Devamını oku

Bir zenginin teklifi!..

Belh şehrinde yaşayan Şakîk-i Belhî hazretlerinin huzûruna, çok zengin biri geldi bir gün.   Ve edeple arz etti:   “Efendim bir istirhamım olacak.”   “Buyur kardeşim.”   “Estağfirullah. Mâlumunuz, benim bir hayli malım var.”   “Evet, biliyorum.”   “Sizinse pek yok efendim.”   “Evet, öyle.”   “İzninizle, zât-ı âlinizin her ihtiyâcını ben karşılayayım. Bu arada duânızı da … Devamını oku

“Nefis nasıl kırılır?”

Kuzey Afrika’daki evliyânın büyüklerinden Ahmed-es Senûsî hazretlerinin talebesinden birkaçı, bir gün huzûruna gelip;   “Hocam! Filân yerde bir büyük zât var… Fazîlet ve kerâmet sâhibi bir velî olduğunu söylüyorlar. Ziyâretine gidelim mi?” dediler.   “Olur, gidelim” buyurdu.   Ve kalkıp birlikte gittiler.   O beldeye vardıkları anda o kişi de karşıdan onlara doğru geliyordu… Gençler onu gösterip;   … Devamını oku

“Bu sır, aramızda kalsın!”

Kuzey Afrika’da hizmete başlayan evliyânın büyüğü Ahmed-es Senûsî hazretlerine komşu bir genç vardı ki, gününü gün eden, nefsinin esiri bir kimse idi.   Habersizdi İslâmiyetten.   Bir gece rüyâ gördü.   Yaşlıca bir zât geldi.   Ve ona seslendi ki:   “Kalk yâ filân!.. Abdestini al ve namazını kıl.”   Baktı o seslenen kişiye.   Nûr yüzlü birisiydi. … Devamını oku

Seni Rum’a saldım!

Sarı Saltuk Dede, İznik ilinin mânevî kumandanlarından olup, kabr-i şerîfi, İznik’te, Lefke kapısı dışındadır. Ahmed Yesevî hazretlerinin yetiştirdiği Hak âşıklarındandır bu zât.   Mücâhit Gâzidir.   Bir kumandandır.   Hocası çağırdı bir gün:   “Saltuk Mehmed’im!..”   Koşup geldi hemen:   “Emredin hocam.”   Ona sevgiyle baktı.   Ve kendisine “Seni Rum diyarına saldım. Var git, o … Devamını oku

Gece gündüz ağlayan zat!..

Saîd bin Cübeyr hazretleri, Kûfe’de yetişen müctehid imâmlardan olup, kabr-i şerîfi Vâsıt şehrindedir.   İlmiyle âmil idi.   Günahlarını düşünürdü.   Gece gündüz ağlardı!   Çok ağlamasından, gözlerinin görmesi azalmıştı… Gece Kur’ân-ı kerîm okurken bir azap âyetine rastlasa onu tekrar tekrar okur, hıçkıra hıçkıra ağlardı!   Bir gece kalktı.   Namaz kıldı ve;   “Ey mücrimler! … Devamını oku

İmânla şereflenen râhip…

Saîd bin Cübeyr hazretleri, Kûfe’de yetişen müctehid imâmlardan olup, kabr-i şerîfi Vâsıt şehrindedir.   Meşhur Haccac;   “Saîd bin Cübeyr’i acele bulup bana getirin!” diye emretti.   Maksadı, öldürmekti!   Adamları aramaya çıktılar.   Onu secdede buldular.   Ve emri bildirdiler.   Cevâben “peki” dedi.   Sonra yola koyuldular.   Nihâyet akşam oldu.   Geceyi bir … Devamını oku

İnsanların arasında bulun!

Hindistan evliyâsından Nizâmeddîn Evliyâ hazretleri zamânında Nasîrüddîn-i Mahmud” adında biri vardı ki, küçük yaşta kaybetmişti babasını.   Annesi ilgilendi onun yetişmesiyle.   Derken Nizâmeddîn Evliyâ’yı gördü.   Ve açıldı kalp gözü. Zîra o, tek bir “nazar” etmişti.   Hem acıyarak.   Ve bir kerecik.   İşte ne olduysa o anda oldu. O nazarla kiri pası temizlendi … Devamını oku

“Fakirlik nedir efendim?”

Evliyânın büyüklerinden olan ve İstanbul’da medfun bulunan Mehmed Emîn Tokâdî hazretleri, bir gün sevdiklerine şunu anlattı:   Mahşer günü birtakım insanlar Arş’ın altında gölgelenirler. Onlar için azap korkusu yoktur.   Diğer ümmetler onları görünce meleklere sorarlar:   “Bunlar peygamber midir?”   “Hayır.”   “‘Evliyâ mıdır?’’   “Hayır.’’   ‘‘Peki, kimdir bunlar?’’   “Onlar ne peygamberdir, ne … Devamını oku