Beni hâtırından çıkarma!

Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin genç bir talebesi vardı ki, bu zâtı çok seviyordu.   Büyük velî, bu talebeye “Her zaman beni yâd et, hâtırından çıkarma” buyurmuştu.   O talebe anlatıyor:   Bu emirle hocamı unutmamaya çalışırdım.   Bir sene babamla hac yoluna çıktık.   Derken Hirat’a ulaştık.   Oradayken bir ara unuttum hocamı.   Unutmamla birlikte, bendeki bütün güzel … Devamını oku

Mürşidimi nasıl tanıdım?

Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin sevdiklerinden Abdullah-ı Hâcendî anlatıyor:   Ben, gençliğimde “bir mürşidim olsa da kendisine hizmet etsem” diyordum.   Bu istek dayanılmaz hâl alınca Hakîm-i Tirmizî hazretlerinin kabrine vardım.   Rûhuna “Fâtiha” okudum.   Ve ondan yardım istedim.   O ara uyumuşum. Nûrâni “bir zât” göründü rüyâda.   Ve bana bakıp;   “Ben Hakîm-i Tirmizî’yim. Sen … Devamını oku

Kalpteki altın sevgisi!..

Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin bir talebesi anlatıyor:   Ben Semerkant’ta iken Behâeddîn-i Buhârî ismini işittim.   Ve çok merak ettim.   Gayriihtiyârî sevdim ve onu görmek niyetiyle Buhâra’ya gittim. Annem, dört altın dikmişti gömleğime.   Buhâra’ya vardım. Bu velîyi aradım.   Sohbetine katılıp, beni de talebeliğe kabul etmesini istedim.   “İsteğini yaparız, ama altın vermen lâzım” buyurdu.   … Devamını oku

Hüseyin, atla şu suya!

Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretleri, bir gün bâzı talebeleriyle yolculuğa çıkmışlardı.   Yolda bir ırmak vardı.   Çok da yorulmuşlardı.   Dinlenmek için oturdular   Su, şarıltılı ve heybetli akıyordu!   Görünüşe bakılırsa derindi de.   Büyük velî, Emîr Hüseyin adındaki talebesine bakıp;   “Hüseyin! Kalk, şu ırmağa atla!” diye seslendi.   Emîr Hüseyin;   “Başüstüne” dedi.   … Devamını oku

Burada hiç uyunur mu evlat!..

Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretleri, talebesinden birini bir yere göndermişti.   Talebe, işini hâlledip geri dönerken bir ağaç gölgesinde dinlendi biraz.   Fakat çok yorgundu.   Uyuyakaldı oracıkta.   Derin bir uykuya dalmıştı ki, rüyâsında hocasını gördü.   Mübârek, hiddetle;   “Oğlum! Hiç burada uyunur mu? Hemen kalk, terk et burayı. Burası tehlikeli yer. Aç kurtlar dolaşıyor etrâfta!” buyurdu. … Devamını oku

“Sizi incittim, çok pişmânım efendim”

Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretlerine, bir gün birisi hakâret etmişti.   Mübârek zât sustu.   Karşılık vermedi.   Aradan bir müddet geçti…   Adam birden hastalandı.   Ve “ölüm” hâline geldi.   Hatâsını anlayıp pişmân oldu yaptığına ve affetmesi için haber gönderdi bu velîye.   Mübârek, acıdı yine.   Ziyâretine gidip;   “Nasılsın?” diye sordu.   Adam kendini … Devamını oku

“Yediğin lokmalara dikkat et!”

Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin bir talebesi bir gün bu zâta gelerek;   “Efendim, namazlarımdan hiç zevk alamıyorum, tasavvuf hâllerim de iyi değil, bana ne tavsiye edersiniz?” diye sordu.   Büyük velî;   “Yediğin lokmalara dikkat et” buyurdu.   Talebe yediklerini araştırdı…   Helâldi hepsi de.   Tekrar gelerek;   “Efendim araştırdım, yemeklerimiz helâl olup, bir kuruş bile … Devamını oku

Öfkeyle pişirilen yemek!..

    Büyük velî teşrîf etti…   Yanında biri de vardı.   Sofra geldi, yemekler kondu.   Fakat mübârek zât yemiyordu.   Ev sâhibi merak etti…   Ve hattâ çok üzüldü!   “Acabâ bir hatâ mı işledim?” diyordu içinden…   En nihâyet;   “Efendim, yemeklerimiz, şahsî malımdan olup helâl ve tayyiptir. Tek kuruş haram karışık … Devamını oku

Her işinde sünnete uyardı…

Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretleri, orta boylu, nûrlu ve sevimli bir zâttı.   Mübârek sakalının beyazı daha çoktu.   Ne hızlı yürürdü, ne de çok yavaş.   Güler yüzlü ve tatlı dilliydi.   Konuşurken mübârek yüzünü konuştuğu kimseye döndürür ve tâne tâne konuşurdu.   Kahkahayla gülmezdi.   Tebessüm ederdi.   Kimseyi küçük görmezdi.   Güleryüzle karşılardı herkesi.   Ama … Devamını oku

Cennetten açılan pencere…

Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretleri vefât edince; büyük bir cemaatle kılındı namazı.   Ve defnedildi nurlu kabrine.   Bir talebesi telkîn verdi.   Hepimiz hüzünlüydük.   Abdülkâdir adında çok sevdiği bir talebe vardı.   O, gördüğü enteresan bir vakâyı şöyle anlatır:   Mübârek hocamızı defnedince kabirdeki hâlini merak ettim…   Haddim olmayarak teveccüh eyledim nûrlu kabrine.   Rabbim yardım … Devamını oku

Benim için mezar kazın!

Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin talebesi olan Alâeddîn-i Attâr hazretleri anlatıyor:   Hocam ölüm döşeğindeydi.   Çok üzülüyorduk.   Son günleriydi.   Huzûruna girdim.   Bana dönüp;   “Alâeddîn! Benim için bir mezar kazıp hazır edin!” buyurdu.   “Başüstüne efendim” dedim.   Ve çıkıp îfa ettim bu emrini.   Sonra huzurlarına gelip;   “Kabir yeri hazır efendim” diye … Devamını oku

Sesli ağlamayın!

Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin sevdiği sâlih bir Müslüman vefât etmişti…   Büyük velî bâzı talebesini alıp evine tâziyeye gitti o kimsenin. Yakınları, yüksek sesle ağlıyorlar ve feryat ediyorlardı!   Çok üzüldü!   Ve o kişilere; “Böyle yapmayınız! Zîrâ sesli ağlamak, ölüye azâb, eziyet verir” dedi.   Ve talebelerine;   “Ben vefât edersem siz sakın böyle yapmayın!” buyurdu.   Aradan az … Devamını oku

Bunda da sünnete uyduk

Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin kabr-i şerîfi, Buhâra’nın kasr-ı ârifan köyündedir.   Sevdiklerinden bir grup Müslüman Beytullah’ta tavaf yapıyor, bu zât da bulunuyordu orada.   Onlar, Mina’da kurban keserken bu büyük zât;   “Bizim de kurban kesmemiz lâzım, ama biz belki oğlumuzu kurban ederiz” buyurdu.   Bu sözü hepsi de işitti.   Ama bir şey anlamadılar.   Bir hikmeti vardır … Devamını oku