Bakıyorum neşelisin!

Belh şehrinde yaşıyan büyük velî Şakîk-i Belhî hazretleri, gençliğinde ticâret yapıyordu.   Bir ara kıtlık oldu…   Bu, büyük dert oldu insanlara.   Suratlar asıktı.   Kimse gülmüyordu.   Bir gün bir köle gördü.   Neşeliydi ve gülüyordu.   Yaklaşıp sordu:   “Bakıyorum neşelisin.”   “Evet, elhamdülillah.”   “Bu kıtlıkta herkesin suratı asıkken sen neşelisin. Nedir bunun hikmeti?”   Köle … Devamını oku

Bir zenginin teklifi!..

Belh şehrinde yaşayan Şakîk-i Belhî hazretlerinin huzûruna, çok zengin biri geldi bir gün.   Ve edeple arz etti:   “Efendim bir istirhamım olacak.”   “Buyur kardeşim.”   “Estağfirullah. Mâlumunuz, benim bir hayli malım var.”   “Evet, biliyorum.”   “Sizinse pek yok efendim.”   “Evet, öyle.”   “İzninizle, zât-ı âlinizin her ihtiyâcını ben karşılayayım. Bu arada duânızı da … Devamını oku

“Nefis nasıl kırılır?”

Kuzey Afrika’daki evliyânın büyüklerinden Ahmed-es Senûsî hazretlerinin talebesinden birkaçı, bir gün huzûruna gelip;   “Hocam! Filân yerde bir büyük zât var… Fazîlet ve kerâmet sâhibi bir velî olduğunu söylüyorlar. Ziyâretine gidelim mi?” dediler.   “Olur, gidelim” buyurdu.   Ve kalkıp birlikte gittiler.   O beldeye vardıkları anda o kişi de karşıdan onlara doğru geliyordu… Gençler onu gösterip;   … Devamını oku

“Bu sır, aramızda kalsın!”

Kuzey Afrika’da hizmete başlayan evliyânın büyüğü Ahmed-es Senûsî hazretlerine komşu bir genç vardı ki, gününü gün eden, nefsinin esiri bir kimse idi.   Habersizdi İslâmiyetten.   Bir gece rüyâ gördü.   Yaşlıca bir zât geldi.   Ve ona seslendi ki:   “Kalk yâ filân!.. Abdestini al ve namazını kıl.”   Baktı o seslenen kişiye.   Nûr yüzlü birisiydi. … Devamını oku

Seni Rum’a saldım!

Sarı Saltuk Dede, İznik ilinin mânevî kumandanlarından olup, kabr-i şerîfi, İznik’te, Lefke kapısı dışındadır. Ahmed Yesevî hazretlerinin yetiştirdiği Hak âşıklarındandır bu zât.   Mücâhit Gâzidir.   Bir kumandandır.   Hocası çağırdı bir gün:   “Saltuk Mehmed’im!..”   Koşup geldi hemen:   “Emredin hocam.”   Ona sevgiyle baktı.   Ve kendisine “Seni Rum diyarına saldım. Var git, o … Devamını oku

Gece gündüz ağlayan zat!..

Saîd bin Cübeyr hazretleri, Kûfe’de yetişen müctehid imâmlardan olup, kabr-i şerîfi Vâsıt şehrindedir.   İlmiyle âmil idi.   Günahlarını düşünürdü.   Gece gündüz ağlardı!   Çok ağlamasından, gözlerinin görmesi azalmıştı… Gece Kur’ân-ı kerîm okurken bir azap âyetine rastlasa onu tekrar tekrar okur, hıçkıra hıçkıra ağlardı!   Bir gece kalktı.   Namaz kıldı ve;   “Ey mücrimler! … Devamını oku

İmânla şereflenen râhip…

Saîd bin Cübeyr hazretleri, Kûfe’de yetişen müctehid imâmlardan olup, kabr-i şerîfi Vâsıt şehrindedir.   Meşhur Haccac;   “Saîd bin Cübeyr’i acele bulup bana getirin!” diye emretti.   Maksadı, öldürmekti!   Adamları aramaya çıktılar.   Onu secdede buldular.   Ve emri bildirdiler.   Cevâben “peki” dedi.   Sonra yola koyuldular.   Nihâyet akşam oldu.   Geceyi bir … Devamını oku

İnsanların arasında bulun!

Hindistan evliyâsından Nizâmeddîn Evliyâ hazretleri zamânında Nasîrüddîn-i Mahmud” adında biri vardı ki, küçük yaşta kaybetmişti babasını.   Annesi ilgilendi onun yetişmesiyle.   Derken Nizâmeddîn Evliyâ’yı gördü.   Ve açıldı kalp gözü. Zîra o, tek bir “nazar” etmişti.   Hem acıyarak.   Ve bir kerecik.   İşte ne olduysa o anda oldu. O nazarla kiri pası temizlendi … Devamını oku

“Fakirlik nedir efendim?”

Evliyânın büyüklerinden olan ve İstanbul’da medfun bulunan Mehmed Emîn Tokâdî hazretleri, bir gün sevdiklerine şunu anlattı:   Mahşer günü birtakım insanlar Arş’ın altında gölgelenirler. Onlar için azap korkusu yoktur.   Diğer ümmetler onları görünce meleklere sorarlar:   “Bunlar peygamber midir?”   “Hayır.”   “‘Evliyâ mıdır?’’   “Hayır.’’   ‘‘Peki, kimdir bunlar?’’   “Onlar ne peygamberdir, ne … Devamını oku

“Ne olur, kusurumu affet!”

7 Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretleri, evliyânın büyüklerindendir.   Bir gün talebeyle sohbet ediyordu ki, bir “ihtiyar” geldi huzûruna.   Ancak bozuk birisiydi.   İnanmıyordu bu zâta.   Talebe arasına geldi.   Bu velîyi kastederek;   “Bu hocanın hâlleri rahmânî mi, yoksa şeytânî midir?” deyiverdi.   Gençler bunu duydular.   Müteessir oldular.   Büyük velî de üzülmüştü!   … Devamını oku

“Mazhar’ın verdiği müjde doğrudur”

Evliyânın büyüklerinden Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretleri, zaman zaman talebelerine ve bir kısım insanlara bâzı müjdeler verirdi.   Buyurduğu şeyler de, aynen gerçekleşirdi.   Ancak bâzıları vardı.   İnanmazdı bu velîye.   Yalanlarlardı bu büyük zâtı.   Bir gün bir “müjde” verdi yine.   Bâzıları yine inanmadılar.   Ve kendisine;   “Bu söylediğin şey imkânsız” dediler.   Büyük … Devamını oku

Gâipten gelen sofra!..

Büyük velî Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretleri, bir gün bâzı talebeleriyle yolculuğa çıktılar.   Bir miktar gittiler.   Yorulup acıktılar.   Ama çok yolları vardı daha.   Yanlarında yiyecek de kalmamıştı.   Ayrıca etrâfta bir ev de yoktu misâfir olmak için.   Hiç tâkatleri kalmadı.   Güçlükle yürüyorlardı.   Bu iş nereye varacaktı?   Talebeler;   “Acabâ hocamız bu … Devamını oku

“Ömrünü hebâ etme!..”

Büyük velî Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretleri henüz çocukken hidâyet nurları parlıyordu alnında.   Ne zaman Ebû Bekr-i Sıddîk’ın ismini ansaydı, o anda karşısında görürdü kendisini.   İmâm-ı Rabbânî hazretlerini düşünse onun rûhâniyeti gelirdi karşısına.   Babası çok severdi onu.   Bir gün ona bakıp;   “Ey oğlum! Sen dünyâya gelince ben dünyâdan soğudum” dedi.   On altı yaşındaydı… … Devamını oku