Abdülehad Nûrî hazretleri, İstanbul’da yetişen büyük velîlerdendir.
Hâl ehli olup kerâmetleri anlatılır halk arasında.
Bu zât, Peygamber Efendimizden mânevî emir alıp, Midilli’ye gider.
Orada yetmiş kişi vardır.
Hepsi de gayrimüslimdir.
Bu zâtı görünce kalpleri değişir, hepsi îmânla şereflenirler.
Sonra İstanbul’a döner.
Sultânahmet, Bayezit ve başka büyük câmilerde vaaz edip halkı irşâd eder.
Nihâyet vefâtı yaklaşır.
O da dersleri bırakır,
Kendini ibâdete verir.
Derken hastalanır bir gün.
Hekimler ilâç verirler.
Ama o, hiçbirini kullanmaz.
Sorarlar ki:
“Niçin ilâç almazsınız?”
Buyurur ki:
“İlâç fayda vermez artık.”
“Neden efendim?”
“Çünkü biz âhirete dâvet aldık.”
Hastalık gittikçe ağırlaşır. Çok geçmeden Rabbine kavuşur.
Gaslini yapan kişi der ki:
“Garip şeyler gördüm.”
Derler ki:
“Ne gördün?”
“Ne tarafa çevirmek istesem kendiliğinden dönüyordu” der.
● ● ●
Bir gün sevdikleri, bu zâta; “Efendim, Allahü teâlânın en çok sevdiği kullar kimlerdir?” diye sordular.
Cevâbında;
“Allahü teâlânın en çok râzı olduğu kimse, Onun kullarını üzmeyen, yük olmayan, bilâkis onları ferahlatıp sevindirendir” buyurdu.
Abdüllatif Uyan