Mısır’da vefât eden Seyyid Ahmed Rıfâî hazretleri zamânında bir kadının doğan çocukları ölüyordu.
Hem de doğar doğmaz.
Onun için üzülüyordu!
Nihâyet adak yapıp “Yâ Rabbî! Bir çocuğum olur ve yaşarsa, onu Hazret-i Seyyid’in hizmetine vereceğim” dedi.
Bir sene geçti.
Ona, bir “kız evlâdı” verdi Hak teâlâ.
Ama sevinemedi kadıncağız.
Zîra sırtı kamburdu.
Ayakları da sakat.
Büyüyünce, diğer çocukların “alay konusu” olmuştu zavallı.
Bir gün Ahmed Rıfâî hazretleri bu beldeye gelmişti. Onu, köyün dışında karşıladı köylüler.
Bu kadın da vardı.
Çocuk da yanındaydı. Sakat kız, bu büyük velînin yanına sokuldu ve fırlayıp öpüverdi elini.
Sonra da ağladı!
Ve bu büyük zâta;
“Efendim, ben doğuştan kambur ve topalım. Arkadaşlarım benimle alay ediyorlar. Duâ edin de bu hâlden kurtulayım” diye yalvardı.
Günahsızın sözü tesir etmişti ona.
Ağlayıp gözyaşları aktı yanaklarına!
Başını şefkatle okşadı.
Sırtını, ayaklarını sıvazladı.
Ve içinden;
“Yâ Rabbî! Şu günahsız yavruya şifâ ver, kurtar onu bu dertlerden” diye duâ etti.
O anda bir kerâmet zuhur etti.
Kızın kamburluğu gitti.
Sakatlığı düzeldi.
Normal hâle geldi.
Kerâmeti yaratan, Allahü teâlâdır.
Abdüllatif Uyan