“Bir arzum var efendim!”

Buhâra’da doğan Alî Râmitenî hazretleri “kuddise sirruh”, İslâm âlimlerinin en büyüklerindendir.
Dokumacılık yapıyordu.
Bir gün evinde hiç yiyecek kalmamıştı.
O gün de misâfiri geldi.
“Ne ikrâm edeyim?” diye düşünüyordu.
Talebeden biri vâkıf oldu bu hâle.
Hemen bir pilicin içini pirinçle doldurdu, güzelce pişirdi ve götürüp takdîm etti.
Hocası çok memnun oldu.
Ve ikrâm etti onu misâfirine.
Sonra o talebeye;
“Evlâdım! Akşamki ikrâmın çok makbûle geçti. Bir murâdın varsa söyle, şimdi hâcet kapısı açıktır” buyurdu.
Talebe arz etti ki:
“Tek bir arzum var benim.”
“Söyle oğlum, nedir o?”
“Sizin gibi olmak.”
Büyük velî şaşırdı!
“Bu, ağır bir iştir evlâdım. Sen bu yükü çekemezsin, altında ezilirsin, başka şey iste” buyurdu.
Genç arz etti ki:
“Başka murâdım yoktur.”
Mübârek, çâresizdi.
“Peki evlât” buyurdu.
Bir teveccüh etti ona. Biiznillah kavuştu murâdına. Bir anda hocasının derecesine yükseldi.
Ve kendinden geçti.
Gerçekten de o sıkletin altında ezilmişti. O günden sonra “kırk gün” yaşayabildi ancak.
Velhâsıl genç, bir anda yükselmiş, hocası gibi azîz, kıymetli olmuştu.
Bunun içindir ki, büyüklerimiz “Azîzân”, yâni iki azîz dediler bu zâta.




Kategori içindeki yazılar: Abdüllatif Uyan