Kâfirlerden bir “zâlim”, bir grup askeriyle Hindistan evliyâsından Alâeddîn Sabîr hazretlerinin dergâhını yıkmaya geldi bir gün.
Zîra bilmiyordu bu zâtın büyüklüğünü.
Emrette askerlerine;
“Çabuk yıkın şurayı!”
O anda askerlerin gözleri “Kör” oldu.
Hemen anladı hatâsını.
Vazgeçti yıkma fikrinden.
Ve gelip özür diledi Hak’ın bu “Velî”sinden.
O affedince açıldı askerlerin gözleri.
Ve toptan “talebesi” oldular bu büyük velînin.
● ● ●
Bu zât, bir sohbetinde; “Kardeşlerim! Beş şeyi yapmayan kimse, beş şeyden mahrum olur” buyurdu.
Dinleyenler sordu:
“Onlar nedir efendim?”
Cevâbında;
“Malının zekâtını vermeyen, malının hayrını göremez. Uşrunu vermeyenin tarlasında bereket kalmaz. Sadaka vermeyenin vücûdunda sıhhat kalmaz.
Duâ etmeyen, arzusuna kavuşamaz. Namaz vakti olunca kılmak istemeyen kimse de son nefeste Kelime-i şehâdet getiremez” buyurdu.
● ● ●
Bir gün de sevdikleri; “Efendim, Allahü teâlânın en çok sevdiği ibâdet nedir?” diye sordular.
Cevâbında;
“Allahü teâlânın en sevdiği ibâdet, Müslümanların birbirlerini sevmesidir ki, bu haslet, îmânın da şartıdır zâten” buyurdu.