Fıkıh ve hadîs âlimi. İsmi, Muhammed bin Abdüddâim bin Mûsâ bin Abdüddâim bin Fâris bin Muhammed en-Nuaymî el-Askalâni el-Bermâvî el-Kâhirî olup, künyesi Ebû Abdullah’tır. Lakabı ise Şemsüddin’dir. 763 (m. 1362) senesi Zilka’de ayı ortâlarında Berme’de doğdu. 831 (m. 1428) senesi Cemâzil-âhır ayının onikisinde Beyt-ül-makdîs’de vefât etti. Ebû Abdullah el-Kuraşî’nin medfun bulunduğu yer civarına defnedildi.
Bermâvî. Önce babasından ilim ve edeb öğrendi. Kur’ân-ı kerîmi ezberledi. Babası çocuk okutur, onların terbiyesi ile meşgûl olurdu. Birmâvî genç yaşta; İbrâhim bin İshâk el-Âmidî, Abdürrahmân bin Ali İbni Kâri, el-Burhân bin Cemâa, İbn-i Fasîh, et-Tenûhî, İbn-i Şeyha’dan hadîs ilmini tahsil etti. El-Bedr-üz-Zerkeş’in derslerine devam etti ve onun ba’zı eserlerini yazıp tashih etti. El-Belkînî’nin derslerinde hazır bulundu. El-Ebnâsî, İbn-i Mülakkan el-Irâkî ve başka âlimlerden istifâde etti. Fakir olmasına rağmen, ilim aşkı ile çok çalışıp, derin bilgilere sahip bir âlim oldu. Celâl bin Ebi’l-Bekâr ile beraber bulundu. Bermâvî, el-Belkînî, el-Ahnâî’nin yerine vekâleten kadılık yaptı. Sonra bu vazîfeden ayrılıp, talebe yetiştirmeye başladı. Talebenin yetişmesi husûsunda çok gayret gösterirdi. Talebeler ondan çok istifâde etti. Her sene talebeye okuyacakları yerleri gösterip, taksim eder, sene sonuna gelince de ziyâfet verirdi.
Necm bin Hıcâ’nın da’veti üzerine Dımeşk’a gidip, onunla birlikte Zerkeşî’nin dersinde bulundular. Bermâvî, Dımeşk’a gelince, orada çok izzet ve ikram gördü. Kâdılık vekâletinde bulunup, hutbe okudu ve Şihâb el-Gazzî’nin yerine Dâr-ül-adl’de fetvâ makamına geçti. Sonra Ravâhiyye, Emîniyye Medreselerinde ders verdi. Talebeler ondan çok istifâde ettiler ve ona bağlandılar. Bir senede; et-Tenbîh, el-Hâvî, el-Minhâc adlı eserlerin tamâmını okuttu. Oğlunun vefâtı sebebiyle Dımeşk’dan ayrıldı. Yola çıkarken İbn-i Hicâ, ona azık ve para yardımı yaptı. Ayrıca Kâhire’de meârif yetkililerine mektûp yazıp, ilgi gösterilmesini istedi.
Bermâvî Kâhire’ye gidince, çok ilgi ve i’tibâr gördü. Orada fetvâ verme, ders okutma ve eser yazma işine devam etti. Çok kimseler ondan istifâde ettiler. Talebelerinin çoğu, o hayatta iken üstün derecelere kavuştular. Bermâvî Müeyyidiyye Medresesi’nde fıkıh dersleri, Mensûriyye Medresesi’nde ise tefsîr dersleri verdi. Daha sonra Hacca gitti. Bir müddet Mekke’de kaldı ve orada ilim yaydı.
Bermâvî, Hirevî’nin vefâtından sonra Kudüs’e da’vet edilip, es-Selâhiyye Medresesi’nde ders vermesi istendi. Bermâvî, bu isteği yerine getirerek, Kudüs’e gidip yerleşti. Orada bulunan âlimler ondan çok istifâde etti. Vefâtına kadar orada kaldı.
Bermâvî, fıkıh, usûl ve Arab dili ve edebiyatında derin âlim idi. Çok güzel hattı (yazısı) vardı. Güzel ahlâk sahibi idi. Vakûr ve tevâzu sahibi olup, az konuşurdu. Talebe yetiştirmeyi, onlarla meşgûl olmayı çok severdi.
Et-Takî bin Kâdı Şühbe onun hakkında; “Küçüklüğünde o, el-Bedr bin Ebi’l-Bekâ’nın yanında bulundu. Onun hizmetinde yetişti. Fıkıh, hadîs, nahiv, usûl ilimlerinde üstün dereceye çıktı. Mısır’da ikâmet edip, hocası el-Belkînî daha hayatta iken fetvâ vermeye başladı. Çok talebe yetiştirdi. El-Mahlî, el-Münevî, el-Ubâdî, yetiştirdiği talebelerdendir. Kâhire, Mekke, Dımeşk ve Beyt-ül-makdîs’de hadîs dersleri verdi. Kendisinden; Kâhire’de Zeyn Rıdvan, Mekke-i mükerremede Takî bin Fahd, Dımeşk’da İbn-i Nâsirüddîn hadîs-i şerîf dinleyip rivâyette bulundular” demektedir.
Hâfız Tâcüddîn bin el-Garâbîlî el-Kerîkî de onun hakkında; “İmamların büyüklerinden biri olup, engin bir ilim denizi idi. Zamanının bir tanesi idi. Tevâzu sahibi ve hayırlı bir zât olup, ilmin inceliklerine vâkıf idi. Çok faydalı eserler yazdı” demektedir.
Şemseddîn Sa’îdî şöyle anlatır. “Bermâvî’ye Faslı birisi geldi ve; “Yâ efendi! Sen çoluk-çocuk sahibisin. Talebelerin de çok, fakat senin belli bir gelir kaynağın yok. Benim maksadım ise, sana yardımı olsun diye kimya ilmini öğretmek istiyorum. Bunu öğrenirsen, talebelerine ve fakirlere ihsânda bulunursun” dedi. Bermâvî de ona: “Bu iş için duâmız; bizden yana Allahü teâlâ seni bolca mükâfatlandırsın” dedi. Bunun üzerine o kişi; “Bu işi yapabilmek için biraz para lâzımdır” dedi. Bermâvî onun ihtiyâcı olan parayı ona verdi. Faslı da gidip, ihtiyâcı olan maddeleri alıp geldi. Bermâvî ona; “Gerekli olan hazırlığını yap, şu odaya gir ve yapacağını yap, sonra bize getir” dedi. Faslı odaya girince, Bermâvî talebelerine; “Bakınız, şimdi o, saçı ve sakalı yanmış olarak dışarı çıkacak” dedi. Bermâvî daha sözünü henüz bitirmemişti ki, adam; “Yandım!” diye bağıra bağıra dışarı çıktı. Yüzü ve sakalı yanmıştı. Faslı; “Yandı” dedi. Bermâvî ona; “Yüzü ve sakalı yakıp kavuran kimyaya bizim ihtiyâcımız yoktur. Sen yoluna devam et” dedi. Faslı hemen oradan ayrıldı.”
Bermâvî birçok eser yazdı. Yazdığı eserlerden ba’zıları şunlardır: 1- En-Nebzet-ül-elifiyye fil-usûl-il-fıkhıyye, 2-Şerhu Mebhec-ür-Râid bi davâbi-i ferâid, 3- El-Lâmi-us-Sabih alel-Câmi-üs-Sahîh (Dört cild), 4- Cem-ül-ıddeti li fehm-il-umdeti, 5- Şerhu hutbet-il-minhâc lin-Nevevî.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Mu’cem-ül-müellifîn cild-10 sh. 132
2) Ed-Dav-ül-Lâmi’ cild-7 sh. 281
3) Şezerât-üz-zeheb cild-7 sh. 197
4) Esmâ-ül-müellifîn cild-2 sh. 186
5) Keşf-üz-zünûn cild-1 sh. 547, 958, 959 cild-2, sh. 1561, 1881, 1923
6) Brockelmann Gal-2 sh. 95 Sup-2 sh. 113
BERMÂVÎ